"Tek kişilik yönetim" eğitimde de başarısız

Milli Eğitim'de ikinci yarıyıl dönemi yaklaşık on sekiz milyon öğrenci ve bir milyonu aşkın öğretmen ile başladı; lâkin eğitimin bütün sorunları bütün ağırlığıyla devam ediyor.Öncelikle yüz yüze eğitimin olmadığı, bir buçuk yıldan fazla süren salgında "aç-kapa" zikzakları arasında süren "garip kapanmalar"ın olduğu online eğitim sürecinde hanelerin yüzde 52'sinde internetin olmadığı, 2.5 milyon öğrencinin TRT-EBA'ya giremediği, öğrencilerin yüzde 32'sinin milyonlarca öğrencinin- uzaktan eğitime ulaşamadığı fırsat eşitsizliğiyle eğitimde de yaygın bir adaletsizliğin sürdüğü bizzat Bakan'ın ifadesiyle ve Bakanlığın 2020 Küresel Salgın Döneminde Uzaktan Eğitim İzleme ve Değerlendirme Raporuyla resmen tescillendi. "EBA Tv lise kanalı" takibinde devlet okullarında okuyan öğrencilerin yüzde 50'sinin sisteme giremediği, en az üç milyondan fazla öğrencinin bilgisayarı, tableti, telefonu ve televizyonu olmadığından "uzaktan eğitim" imkânlarından faydalanamadığı, öğrencilerin yüzde 58'inin yeni konuları ders anlatım videolarından öğrenemediği karmaşada "uzaktan eğitim" de fiyaskoya dönüştü. Zira AKP iktidarının "gözde projeleri"nden olan ve her fırsatta propaganda edilen "her sınıfa akıllı tahta" ve "her öğrenciye bir tablet" vaadli "Fatih projesi" "yandaş müteaihhitler"e peşkeş çekilen rantlarla boş çıkarken, uzaktan eğitimin alt yapısı hazırlan(a)madı. Bütün bunlara rağmen bütün öğrencileri müfredatın bütününden sorumlu tutma çarpıklığı dayatıldı. "EĞİTİM SİSTEMİ" KEVGİRE DÖNMÜŞ... Esasen son yıllarda sürekli "senaryolar"dan söz edildi; ancak Bakan'ın "duruma bakılacak, muhtemel senaryolar değerlendirilip kararı verilecek" cümlesiyle ve Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Başkanı'nın "Milli Eğitim'de başarıyı göremiyoruz. Çünkü politika üretilemedi. Bakan bir tarz, bir çizgi tutturamadı, çok zikzak yaptı" eleştirisi başarısızlığın itirafıydı. Gerçek şu ki başta Milli Eğitim Şûrası olmak üzere eğitimcilere danışılmadan, eğitim câmiasında, üniversitelerde tartışılmadan, milletvekillerinin haberi olmadan Saray'dan yapılan dayatmalarla eğitimin devasa problemleri daha da arttı. "Yaz boz tahtası"na dönüştürülen "eğitim sistemi"nde öğretmen yetiştirmedeki plânsızlık ve özel meslek kanununun çıkarılmamasıyla yıllardır atama bekleyen yüz binlerce öğretmen yığıldı. Hizmet içi eğitimle öğretmenlerin yetiştirilmesi için gerekli önlemler alınmazken, mali hakları düzenlenemeyen "kadrolu öğretmen" - "sözleşmeli öğretmen" çarpıklığı karmaşayı daha da arttırdı. Keza 12 Eylül darbesinden kalma YÖK cenderesi ile yüksek öğretimde üniversitelerin kurumsal ve mali özerkliği sağlanamayıp, yapısal düzenlemelerle Ar-Ge faaliyetlerinin güçlenmesi ve ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda projeler hayata geçirilmedi. Ankara'nın daha 2003'te taahhüd ettiği "Türkiye'nin AB Müktesebatının Üstlenmesine İlişkin Ulusal Programı"nda eğitim sisteminin dayandığı ilkeler itibarıyla nicelik ve nitelik açısından AB eğitim sistemi standartlarına ulaştırılması