Oy verme hücresinde kırmızı oy pusulası bulamayınca!..

1960 ihtilalini aramızda hatırlayanlar olduğu gibi hatırlamayanlar, yani o zaman ya doğmamış ya da çok küçük olanlar olabilir. Biz o zamanlar İstanbul Topçularda "Tekâmül" kursunda okuyorduk. Yaklaşık 100-120 kadar talebe arkadaş vardık. İhtilal (askeri darbe) olunca Türkiye genelinde Kur'an Kursuları kapatıldı. İnkilap olmadan önce o zamanki satılmış basın aynen günümüzde olduğu gibi, çok yalan haberler yaptılar. Üniversite öğrencilerini kıyma makinelerine atarak kıyma yaptılar dediler, hükümet ülkeyi sattı dediler. Daha ne yalanlar uydurdu dış düşmanların içerideki piyonları İhtilalciler hemen hemen Türkiye'nin her yerinde hukuk adına birçok hukuksuzluklar yaptılar. Günahsız insanlar sürüldüler, işlerinden, aşlarından oldular. Günlerce, haftalarca, aylarca haksız yere tutuklandılar, akla hayale gelmeyen ceza ve cefalara tabi tutuldular (Tıpkı 1980 ihtilalinde yapıldığı gibi.). En sonunda da Yassı Ada'da bu memlekete hizmet etmiş, memleketimizin üç evladı komedi sayılacak bir mahkemede muhakeme (!) edilerek başbakan ve iki bakanı idam edildiler. İdam edenler; Ebu Leheb'ler, Ebu Cehil'ler ve Firavun'lar gibi adları çoktan unutuldu. Canları ise cehenneme gitti. Birçok yazar Yassı Ada'nın hukuksuzluklarını anlatan kitaplar yazdılar. İsteyenler alıp okuyabilirler. Bilindiği gibi altmış ihtilalini yapanlar bir de anayasa yaptılar. Anayasayı halk oylamasına (referanduma) sundular. Kabul oyu beyaz, ret oyu ise kırmızı idi. Bir nevi süngülerin gölgesinde bir referandum. Öyle hainlikler yaptılar ki, oy verilecek hücrelere çok sayıda beyaz, az sayıda ise kırmızı oy koydular. Okuma yazması olmayan yaşlı birçok kadın ve erkek hücreye girince kırmız oyu bulamayınca mecburen, korkarak beyaz oy kullandılar. Korkudan hücrede kırmızı oy yok diyemediler ve haklarını arayamadılar. Öyle zulümler yaptılar ki milletin kulağındaki küpeleri, parmaklarındaki nişan yüzüklerini hazineye yardım diye topladılar. Bu altınlar nerelere gitti, bilenler varsa açıklasın. Hangi hazineye girdiler İsmini şu anda hatırlayamadığım zannedersem Bolu veya Ankara'dan bir hanımefendi oyunu kullanmak için hücreye girer. Bakar ki kırmızı oy pusulası yok. Üzerine giydiği kırmızı fistanından bir parça yırtarak zarfın içine koyar ve zarfını kapatıp sandığa atar. O zamanki birçok gazetede bu Türk anasının asil ve cesur hareketi yer alır. O günlerde sağ kesimdeki bazı siyasi liderler yaptıkları mitinglerde bu Türk anasının cesur hareketini anlatarak kitleleri coşturuyorlardı. Bu millet öyle bir millettir kadınına, erkeğine, çocuğuna, yaşlısına asla pranga vurulamaz. Bu millet esir alınamaz. Bu milletin evladı, istiklalinden hiçbir surette vazgeçmez. Boyunduruğa girmez. Aynı Türk anaları, Türk babaları, Türk milleti bugün de vardır. Yarın da Allah'ın izniyle, inşallah var olacaklardır. Dış güçlerin planladığı 15 Temmuz alçak ve kanlı hareketine bu necip millet kadını ile erkeği ile yaşlısı ile genci ile vatanına, cumhuriyetine, bayrağına, ezanına sahip çıkarak kendilerini tankların önüne attılar, kurşunlara hedef oldular, ülkemizin bölünmesine izin vermediler. Bu kahraman millet ALLAH (CC) hazretlerine iman etmiştir. Dini İslam, peygamberi ise Hz. Muhammed (SAS) Efendimizdir. Sa'd oğlu Sehl (RA) Resulullah'ın (SAS) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: "Allah yolunda bir gün nöbet tutmak dünya ve dünya üzerinde bulunanlardan daha hayırlıdır. Sizden birinizin cennetteki kamçısının yeri (O kadarcık az yer) dünya ve dünyada bulunanlardan daha hayırlıdır. Bir kulun Allah yolunda sabah veya akşam geçirdiği bir saatlik bir an dünya ve dünyada bulunan şeylerden daha hayırlıdır." (Buhari, Müslim, Tirmizi). Ubeyd oğlu Fedale (RA) Resulullah (SAS) Efendimizden şöyle rivayet ediyor: "Herkes öldükten sonra amel defteri kapatılıp mühürlenir. Ancak Allah yolunda sınır boyunda nöbet tutanlar hariçtir. Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar çoğalır ve kabir fitnesinden emin kılınır." (Müslim, Tirmizi, NesaiTaberani). Evet bu millet ahirete ve öldükten sonra dirilmeye iman etmiş bir millettir. Askerliği peygamber ocağı olarak kabul eden bir millettir. Ülkede bir sıkıntı olduğu zaman yaşlısı, genci hemen askerlik şubelerine koşarak askere alınmalarını isterler. Ecdadımız bu vatanı kanları pahasına bizlere emanet etmişlerdir. Günü geldiğinde vatanımız uğrunda kadını ile erkeği ile bu vatan uğruna şehit olmaktan asla çekinmeyiz. Şehit kanları ile sulanan vatanımızı asla kafirlerin çizmeleri ile kirletmelerine izin vermeyiz. Allah'ın izni ile de hiçbir zaman vermeyeceğiz. Hevesleriniz kursaklarınızda kalacak. İmanlı milletimiz var oldukça bu vatanı sizlere böldürmeyeceğiz inşallah. Değerli kardeşlerim, okuyunca insanın vücudunun tüylerini diken diken eden, insanı heyecanlandıran, hüzünlendiren, gözlerini yaşartan tarihi bir olaya yer vermek isterim. Yıl 8 Ocak 1916 Kerevizdere mevkiinde şehitler