Kurban Bayramı yaklaşırken...

Kurban lügaten yaklaşmak; ıstılahta ise Allahu Zülcelal hazretlerine manen yaklaşmak gayesi ile Allah rızası için kurban olarak kesilen hayvana verilen addır. Hicretin ikinci yılında Medine-i Münevvere'de meşru kılınmıştır. Kurban kesme ibadetinin meşruiyeti kitap, sünnet ve icmai ümmet ile sabittir. Mali bir ibadet olan kurbanın bir insana vacip olabilmesi için kişinin hür, mukim ve zengin olma şartı aranır. Zengin olan ve şartlar kendinde bulunan kadın-erkek herkese kurban kesmek vaciptir. (Hanefi mezhebine göre) Kurbanın vacip olabilmesi için ölçü 20 miskal yani 80 gram altındır. Bunun karşılığı dövizi yahut Türk parası veya herhangi bir geçerli parası olan kurban kesmekle mükelleftir. Bazı sözüm ona ilim adamlarının söyledikleri gibi kurban asla(!) bir "kavurma bayramı" değildir. Veya hayvan katliamı hiç de değildir. Kurbanın nasıl kesileceği, hangi hayvanlardan kurban olabileceği, büyükbaş hayvanlardan kaç kişinin ortak olarak kurban kesebileceği, ortaklarda aranan şartlar ve kurban etinin nasıl taksim edileceği, kurbana ait diğer bütün hükümler detaylı bir şekilde fıkıh kitaplarında yer almaktadır. Burada bunların üzerine duracak değilim. Tarifinden de anlaşılacağı üzere kurbanı inanan Müslüman, bir ibadet olarak, Allah'a (c.c) manen daha fazla yaklaşmak için keser. Kesilen kurban doğrudan doğruya kesenin malıdır. Bir başka kurum, ya da şahsın, kişinin malı olan kurbana öyle veya böyle müdahale etme hakkı yoktur. Eğer mülkiyet hakkı denen bir şey varsa ve ondan söz ediyorsak, kişi kestiği kurbanın etini, derisini dilediği gibi tasarruf edebilir. Eskiden sayın devlet yetkililerimiz Kurban Bayramı yaklaştığında tebliğler, demeçler, beyanatlar yağdırmaya başlarlar, kurban kesen Müslüman kurban derisini sadece THK'ya verecek veya kurban derilerini sadece THK toplayabilir diye... Müslümanlara ne tür çileler çektirmişlerdir. Bekçiler kapı kapı dolaşarak Müslümanların kestikleri kurbanlarının derilerini zorla almışlardır. İyi ki, o zaman ki, yetkililerimiz kurban derilerinizi Kızılay'a mecburen vereceksiniz demediler. Daha kısa bir süre önce yolsuzluk nedeni ile Kızılay yönetimini yetkililer görevden almadı mı (Geçmişte) Kızılay'ın başarısına gelince: Yakın geçmişte ülkemizin yaşadığı ( Allah bir daha göstermesin) o acı depremde (Gölcük, Adapazarı depremi) Ne kadar başarılı(!) çalışmalar yaptıklarını gördük. (Elbette ki günümüzdeki Kızılay'ın çalışmalarını eskisi ile kıyaslamıyoruz. Bazı eksik işleri olsa da) Anayasamızın 13. maddesi kişiye temel hak ve özgürlük hakkı tanımıyor mu Neden Müslümanın elini kolunu bağlayarak ille de derini şu kurum toplayabilir diyerek hukuk adını hukuksuzluklar yaptılar. Bu nasıl demokrasi, nasıl laik bir idare sistemi idi Hani din, devlet işlerine, devlet de din işlerine karışmayacaktı... Bu nasıl insan hakları ve bu nasıl mülkiyet hakkı Böyle bir uygulama hukuka uygun mudur Böyle bir uygulama mülkiyet hakkını ihlal etmek değil midir... Madem laikiz bırakın her dinin mensubu; dininin gereğini dilediği gibi yapsın ve yaşasın. Sizler neden kılıflar uyduruyor ve Müslümanın mali bir ibadet olarak kestiği kurbanının derisini ille de şuraya vereceksiniz diyerek talimatlar yağdırıyorsunuz... (Bu o eski günleri hatırlatmak için) Bir taraftan laikiz dediler,. Öbür taraftan laik devletin polisi, bekçisi seferber olarak vatandaşın elinden kurban derisini zorla almaya çalışacak. Madem laiklik var, demokrasi var, bırakın isteyen kurban kessin. İsteyen kesmesin. Kurban kesen kişi de etini ve derisini dilediği gibi tasarruf etsin. Ancak derideki rant hem devletin, hem dernek ve vakıfların hem de birçok insanların iştahını kabartıyor, hukuk adeta göz ardı ediliyordu.