Toprak çorak olunca

Verimli olmayan, bitki yetiştirmeye elverişsiz, hatta su bile geçirmeyen bir tür killi toprağın adıdır, çorak.Malûmunuz olduğu üzere, mümbit mahsulât, verimli topraktan elde edildiği gibi; hayırlı ve faydalı amel de, hayırhah kimselerin zemininde yetişir. Hidayete ermek ve iman sahibi olmak Allah'ın (cc) bir nimetidir. Bu hâl, her kula nasip olmayabiliyor. Tabi, bunun için önce gayret gerekiyor; ardından da, algılama lâtifelerini açık tutmak icap ediyor. İnsan, iman ve hidayete kendi iradesini kullanarak talip olacaktır. Bu isteği üzerine Cenab-ı Hak, isterse kuluna, imanı bir lütuf olarak ihsan edecektir. Risale-i Nur'da nakledildiğine göre Sadeddin-i Taftazânî, imanı şöyle tarif etmektedir: "Cenab-ı Hakkın, istediği kulunun kalbine, cüz-ü ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur"1 Bu durum, İslâm toplumu içinde yaşadığı hâlde bu değere ulaşamayan insanlar için söz konusu olduğu gibi; başka coğrafyalarda yaşayanlar, gayr-ı müslimler, dinsizler için de büyük bir talihsizlik, büyük bir hasarettir! Tohum güzel, ama toprak çorak olunca; yani, talep-arz ikilisi tahakkuk etmeyince, her ne diksen olmuyor. Adam, çevresinde mütedeyyin kimseler olduğu, kendisine yaklaşıldığı hâlde iradesini kullanıp, bu nimetten nasibini alamıyor ve doğrulardan uzak kalıyorsa, çok yazık! Maalesef, iş bununla da sınırlı kalmıyor. Bir insanın -yerli ya da yabancı- İslâmî hayatı yaşamıyor; bu nimetten yararlanamıyor olması büyük bir kayıp olmakla birlikte, bu tür insanların İslâm'ı ve İslamî değerleri istihfaf etme, küçük görme, değer vermeme anlayışı, âleme, kendi kafa feneriyle bakma hezeyanından başka bir şey değildir. İşte, bu karaktere sahip kimselerden bir papaz, Mehmet Akif'le birlikte bulundukları bir zamanda, Akif'e; "Kur'an'da her şey var diyorsunuz" dedikten sonra, bir yandan eliyle sıvazladığı