Kadınların cihadı

Günümüzün dünyasında kadınlar, birçok şey de erkeklerle at başı. Siyasette, ticarette, ziraatta, sanatta erkeklerden geri kalmamaya çalışan kadınlar ne hikmetse ev hanımlığının, anneliğin aslî vazifeleri ya da fıtrî meziyetleri olduğunu unutmuşa benzerler.Hele ki, "ekonomik özgürlük" safsatasıyla başka bir hayat tarzı talebi, anlaşılır şey değil. Dünyalara hükmeden sultanların sırtlarını yasladıkları beşerî güç, hanım sultanlar, yani hanımlar değil mi Aile hayatında da öyle! Başta moral, huzur sükûn, dirlik düzen ve geçimin bir ucu, kadına dayanıyor. Milli Pehlivanlarımızdan merhum Mahmut Atalay, bir gazeteye verdiği röportajda, "Başarımı, hiç dırdır etmeyen karıma borçluyum" diyor. Buyurun! Erkek ile aşık atmak, bir kadına gerekmez. Zaten onlar gönüllerin fâtihi. Çünkü fıtratları öyle, özellikleri böyle! Allah (cc) onları öyle takdir etmiş, öyle yaratmış. Onlara, şefkat kahramanlığı gibi başlı başına bir meziyet, ana olmak gibi de ulvî bir paye lütfetmiş. Bu değerleri fark etmeyip, dünyaya yönelmek, bala talip olmak yerine keçiboynuzu kemirmek gibi bir durum! Bakınız, Asr-ı Saadet'ten buna benzer bir örnek: "Resûlullah'a bir kadın geldi ve: "Yâ Resûlallah! Ben, kadınların kendilerine temsilen gönderdikleri elçisiyim. Sana geldiğimi bilen ve bilmeyen hiçbir kadın yoktur ki sana gelip meselemizi arz etmeyi istemesinler. Allah, hem erkeklerin hem de kadınların Allah'ıdır. Sen de Allah'ın, erkek ve kadınlara gönderdiği elçisin. Allah erkeklere cihadı farz kıldı. Savaşıp zafer kazanırlarsa sevap onların, şehid olurlarsa Rableri katında ölümsüzleşen ve rızıklananlar yine onlardır. Şimdi biz kadınlar diyoruz ki, onlar, bu yaptıklarına karşılık bu kadar sevap elde ederlerken,