Allah'ın (cc) yarattığı her şey gibi, her günü de güzeldir; lütfettiği bazı günler özeldir. Bu günler güzel kullanılır, hayırlı işler yapılır; O'nun rızasına uygun ameller işlenirse, insan için, hayr-ı azîm değerdir.
Yeter ki, zararlı zayi edilmesin!
Bazı günler ve o günlerin geceleri, bazılarından fazilet ve sevap cihetiyle farklılık arz ediyor.
Çünkü o Kâinatın Hâlıkı, öyle takdir buyurmuş.
Bu cümleden olarak, pek çoğunuzun da malûmu olduğu üzere, Risale-i Nur'da; "Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar"1 deniyor.
Metinde yer alan konumuzla ilgili kelime, Cuma.
Her hafta, gündüzünü özenle yaşadığımız, fakat bu fakir gibi, hiç farkında olmadığımız; farkında olsak bile, câzibedar dünya hayatının meşgaleleri yüzünden üstünde pek duramadığımız önemli bir hasene, Cuma'ların gecesi.
Yukarıda da zikredildiği gibi, bu gecelerde; yani, fazilet bakımından -Leyle-i Kadir hariç- diğerlerinden daha üstün olan Cuma gecelerinde işlenecek hayırlı amellerin sevabının, binlerle olduğunu ifade ediyor Bediüzzaman.
Demek feyzinden, bereketinden, sevabından istifade etmek için Cumaların gecelinde ve gündüzlerinde hüşyar olmak; o günleri, gün içindeki o müstesna zaman dilimini fark etmek gerekiyor.
Peygamber Efendimiz (asm), "Güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gün Cumadır"2 buyuruyor.
Sa'd bin Übade (ra) rivayet ettiği diğer bir hadis-i şeriflerinde ise Efendimiz (asm), Cuma gününü şöyle tavsif ediyor:
"Allah katında günlerin efendisi Cuma günüdür. O Kurban ve Ramazan Bayramı günlerinden de büyüktür. Onda şu beş özellik vardır:
1- Hz. Âdem o günde yaratıldı,
2- O gün Cennetten yeryüzüne indirildi,
3- O gün vefat etti,
4- O günde öyle bir an vardır ki günah veya akrabayla ilişkiyi kesme konularında olmamak şartıyla kul, Allah'tan bir şey isterse, Allah mutlaka onu verir,