Gazze, gazele döndü

Gazel, sonbaharda dökülen, hayat emaresi sona erip dalından düşen ve rüzgârın önünde savrulan kuru ağaç yaprağı demektir.

Şu an Gazze de, gazel gibi değil mi

Alçakların dehşet rüzgârı önünde çoluk çocuk, kadın kız, yaşlı genç nice canlar savrulmuyor mu

Pusulasız gemi gibi belirsiz bir yöne sürüklenip, sürünmüyorlar mı

Ne han kaldı ne hamam, ne de kalanların başlarını sokacağı bir mekân!

Çığlık çığlığa, insanlar.

Semâvâta ulaştırmaya çalışırcasına; "İnsanlar nerede, Müslümanlar nerede" Nidalarıyla yalnızlıklarını haykırıyorlar. Onlar feryad-ı figân içinde çırpınırken, hainler, zalimler el ovuşturuyor; menfaatin peşi sıra koşuyor.

Maalesef, bütün dünya, bir hesabın peşinde!

İbrahim Özdabak'ın karikatüründe ifade edildiği üzere; oturup, üç boyutlu film izler gibi yaşanan mezalimi seyrediyor, ahlâk yoksunları.

Allah'tan korkun, Allah'tan!

"Alma mazlumun âhını, çıkar aheste."

Medyada Gazze'nin hâlini anlatan kareleri gördükçe içimiz sızlıyor, yanıyor, kanıyor; ama elimizden bir şey gelmiyor.

Atmak tutmak ve hamasî lâflar etmek hiçbir işe yaramıyor.

Bu davranış biçimi "gazel okumak", yani kandırmak; kandırmak değilse bile, insanları avutmak makamında, cilalanmış boş lâflar!

Mazlumlar, bizi ciddiye alıyor ve hâlâ bizden ümitli.

Elimizden bir şey gelmiyorsa, dilimizden de mi gelmez

Gazze'den bir mücahit, bize şöyle sesleniyor:

"Zaferin kısa zamanda gerçekleşeceğine inanıyoruz.

"Sizden isteğimiz, bize dua edin. Çoluk çocuğunuzla toplanıp bize toplu dua edin. Secdelerinizde bize dua edin Sadaka verin, bize dua edin.

"Gazze'nin her tarafı enkaz yığını hâline geldi.

"Ümmetin içerisinde uykuda olanlar var. Zaferin, ebabil kuşlarının yardımıyla geleceğine inanıyorlar.

"Ama ebabil kuşları gelse, belki de önce bizi ve sizi taşlayacaklar.

"Allah'ın huzurunda size 'Gazze'deki Müslümanlar için ne yaptınız' diye sorulduğunda, en azından bu şeyleri yaptığınızı (dua ettiğinizi) söyleyerek kendi berâatinizi sağlamış olacaksınız."