Fasl-ı bahar

Her şeyin olduğu gibi baharın da bir ilki, bir de sonu var. Sondan sonra gelen bahar tıpkı dünyanın zevâline benzer, kıyametin timsali.Bahar ibe yeniden doğuş, haşr oluş. "Bahar" ne hoş bir sözcük değil mi İster öncesi, ister sonrası olsun, neticede bahar ya. Anınca, insanın gönlünde ılık bir sesim esiyor, duygular uyanıyor; tıpkı nebatatın, hayvanatın; masnuatın uyanışı gibi o günlerde. Ilıyış, "cemre" ile başlıyor. Hava, su, toprak derken nevruz; mevcudatta, cûşuhurûş... El ele tutuşurcasına o ısınıyor her şey ısınıyor. Onlar ısınıyor, sen ısınıyorsun. O soluyor, sonunda; sen de sona doğru soluk soluğa, yürüyorsun yolunda. Karların eridiği, Rahmet'in yeryüzüne yürüdüğü, derelerin, çayların çağladığı, vecde gelip ağladığı bir mevsimidir ilkbahar. Çayırlar, çimenler yemyeşil halı; sarı nergis, ak papatya, gelincikler, lâleler... Adetâ âlem yenileniyor baştanbaşa, serâpâ... Huzûr'da, emsalsiz bir resm-i geçit. Sabah güneşi gülümsüyor canların yüzünde ve gülümsetiyor seni içten, içe... Bir ağızdan terennüm ediyor koyunlar, kuzular, kurtlar kuşlar, böcekler; tesbihfeşan Rabbine. Havalar ısındıkça, insanın sırtı gibi ruhu da ısınıyor. Kanlar kaynıyor, duygular harekete geçiyor; hazlar, tatlar depreniyor yavaş yavaş. İşte işin burası son derece önemli! Mahlûkatla beraber uyanırken gönlümüz, gözümüz gaflete dalıp, zevklere kanıp gafil olmamalı hakikatten. Kalpler hüşyar olmalı ve akıl, usare almalı bal arısı gibi, ibretamiz şeylerden. Bir böceğin hilkati için kâinatı kalk eden Sanatkârı masnuatın izinde, yüzünde görmeli. Her şeyi yerli yerince yapanı, meyveyi ağaca takanı, ağacı meyvesine âmâde yapanı fehmetmeli insanlar. Masnuata dikkat eyle, arkadaş! Dün odundu elma, erik, vişne, kiraz, kayısı. Kupkuru dallarından fışkırdı hayat; açıldı nazenin çiçekler, serpildi, yeşerdi yaprak. Yarın, kucaklar dolusu meyvelere duracak, bize rızık olacak. "Her bir masnu öyle bir