Çok dua edelim, çok

Peygamberimiz (asm), hadis-i şeriflerinde, "Allah katında duadan daha şerefli bir şey yoktur"1 buyuruyor.Her insanın ihtiyacı ya da bir maksadı için; dini için, dünyası için; ana babası, evlâdı için; gönlündeki muradı için dua eder Rabbine. Bilhassa şu günlerde ve bu günlerin gecelerinde ruhun sekineti ve sükûneti için çok dua etmeli. Ve duada, istediğimiz şey için ısrarlı olmalı. Peygamber Efendimizin (asm) tavsiyesi böyle. Zira "Dua eden adam bilir ki, birisi var ki, birisi var ki onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder."2 Kişi, önce kendine, eşine, çocuklarına ve diğer kardaşlarına, dindaşlarına canı yürekten dua etmeli. Zaten dua mahzunane bir talep olmanın yanında, başlı başına bir ibadet! "Dua için yaratıldık" desek, yanlış olmaz. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de, "Resûlüm! De ki: Duanız olmazsa Rabbim size ne diye değer versin"3 buyruluyor. Âlemlerin Rabbi, her duaya bakar; ya kulunun istediğini verir, ya daha iyisini verir veyahut hikmetine binaen, hiç vermez. Bu husus, tafsilatıyla Risale-i Nur'da ifade edilmektedir, bakılabilir. Dua kabul olursa, bu, Rabbimizin fazlındandır. Kabul olmazsa, demek ki henüz vakti değildir. Allah (cc), Kitabında, "Üd'ûnî estecib lekum Bana dua edin size icabet edeyim"4 diyor. Yani, Cenab-ı Hak yapmış olduğumuz hiçbir duaya karşı ilgisiz kalmıyor. Dolayısıyla, hiçbir dua boşa gitmiyor. Ya dünyada karşılığını bulur veyahut dua, sahibinin amel defterine hasenat olarak yazılır ve ona ahiret azığı olur. Yeter ki istenen, halk tabiriyle, "Kabul olmayacak duaya amin demek" olmasın. Duanın iki dua arasında yapması tavsiye ediliyor. Duaya, Allah'a hamd ettikten sonra salâvat-ı şerife ile başlayıp, yine sonunda, salâvat-ı şerife ile bitirmeli deniyor. Çünkü salâvat-ı