Bir söylemiş, pir söylemiş

Bugünün maddeperest insan dokusunu ifade eden güzel bir söz, tâ yıllar, hatta asırlar öteden söylenegelmiş.Nasrettin Hoca'nın "Ye kürküm, ye" sözü, dünyalıyı tarif için tam yerine oturmuş. Günümüzde sınıf farkı oluşturan ve insanları tasnif eden o kadar çok şey, o kadar çok lâf var ki, saymakla bitmez. Trafikte birlikte seyrettiğimiz oğlum Nurol, "Bak, şu arabanın fiyatı, bir milyon TL'nin çok üstünde" diyerek, peş peşe kırmızı ışıkta durduğumuz öndeki aracı gösterdi. Bizim içinde bulunduğumuz araç ise şu anki havalara uçurulmuş fiyatına göre iki yüz elli, bilemedin üç yüz bin TL. Ötekiyle bunun gördüğü hizmet, aynı. Yan yana park edildiğinde, işgal edeceği alan da aynı. Hatta içine binecek yolcu sayısı da aynı. Aradaki fark, fiyat farkı; yani "kürk" farkı... Evet, gördüğü hizmet aynı, ama göreceği itibar, farklı! Henüz park eden Mercedes'i gören çayhane garsonunun, bize getirdiği çay şekerlerini masanın üzerine gelişigüzel bırakıp, koşar adımlarla o araca gittiğini çok önceleri "Biz abi değil miyiz" başlıkla yazımızla sizlere arz etmiştik. İşin sebebini, niçinini bir kenara bırakalım. Vakıa, bu. Yakın çevremiz nezdinde bile bu, böyle. Güzel bir kıyafetle bir topluma girildiğinde görülen saygı hürmetle, mütevazı bir kisve içindeki insanın gördüğü muamele, karşılanma, birbirinden çok farklı oluyor. Mesele, yine Hoca'nın "kürk" meselesi... "İtibardan iktisat olmaz" mantığıyla, kendimizi helâk edecek hâlimiz yok ya. Ne isek, oyuz; elimizde ne varsa, o. Benim yüz liralık malım, başkasının yüz bin liralık malından daha değerli. Çünkü elimde olan, bana takdir edilen bu! Her insanın, her zaman kürkü olmaz. Kimisi de, âbâ giyer; keçe külâh altına. Merhum Hoca'nın kürkü, sadece