Alaattin Karaca

Karar

Sezai Karakoç'un Hatıralar'ı

Karakoç'un "Hatıralar"ı (Diriliş Yay., 2022) iki cilt hâlinde yayımlandı. Epeydir bekliyordum. "Diriliş" dergisinde 27 Temmuz 1988-5 Şubat 1992 tarihleri arasında yayımlandığında zevkle okumuştum. Ama kitapta okumak başka!Ne buldum derseniz, şöyle özetleyebilirim: Cumhuriyetin inşa yılları, sonra Tek Parti dönemi ve İkinci Dünya Savaşı yılları. Erg

Annie Ernaux'nun derin yarası...

2022 Nobel Ödülü'nü kazanan Fransız yazar Anniex Ernaux hakkında yazmak istiyordum. Çoğu okur "Seneler"inin başarılı olduğu kanaatinde ama ben şimdilik "Babamın Yeri" (Çev. Siren İdemen, Can Yay., 2022) ile "Yalın Tutku" (Çev. Yaşar Avunç, Can Yay., 2022) adlı romanlarını okudum. Yazımda "Babamın Yeri"nden bahsedeceğim.Öncelikle şunu belirteyim Ern

Su insanı yakarmış!

Çocukluk dönemindeki yaşantılar, anne ve babayla ilişkiler insanın ruhunda kalıcı izler bırakıyor. Berkun Oya, "Cici" filminde bence tam da buna parmak basıyor.Başta söyleyeyim, "Cici" son yıllarda izlediğim en iyi Türk filmlerinden biriydi. Bir kere fonda, doğada, evde, karakterlerde, diyaloglarda, türkülerde Anadolu'yu kuvvetle teneffüs ediyorsun

Şehirdeki uçarı Karacaoğlan Cemal Süreya

Cemal Süreya'yı, özellikle "Üvercinka"daki şiirleriyle hep şehre düşmüş bir XX. yüzyıl Karacaoğlan'ı gibi görürüm. Uçarı, çapkın, yer yer nüktedan ve hercai Nedim de uçarıdır ama onda şehirli, saraylı bir eda var, Süreya'nın şiirlerine ise bir bozkır çocuğu cesareti, hovardalığı ve laubaliliği sinmiş gibidir. Şarkıya değil türküye, Nedim'e değil Ka

Entelektüel zümren yoksa...

Çınnnn!..Bir şey kopar, bir süreklilik, bir ses kesiliverir. Hâldesinizdir, arkanız kapkaranlıktır, boşluk! Sırtınızı dayayacak bir şey, bir beste, bir şiir, bir dil, bir irfan yoktur artık! Geriye yanlışlıkla bir adım atsanız uçuruma yuvarlanacaksınızdır, korkarsınız. Maziden gelenlerin bir hükmü, kıymeti kalmamıştır. Yapacağınız tek şey sonunuzu,

Çağa ağıt ve Rilke

Alnı bura ile ora arasındaki o gergin ve keskin çizgiye değip varoluşun idrakiyle kendinden geçen şairleri hep sevdim. Gözleri delici olmalı şairin, dünyanın zarını yırtıp geçmeli nazar oku, bilinmeyen'e doğru Şiirin ana vasfı metafiziğe fırlatılan bir ok olması, şair ise Karakoç'un deyişiyle "Fizikötesi bir kazazede".Rilke de onlardan biri. Mutsuz

Menzil yolun sonucudur

Yola neden çıkılır Elbette bir menzile, bir yere ulaşmak için! İnsan, yola çıkmadan önce gideceği yeri kararlaştırır ve varmak için bir zaman ve mekân silsilesinden geçer. Buna mesafe diyelim. Bir bakıma doğumla ölüm arasındaki ömür de bir mesafedir. Bu süreçte nerelere uğramayız, nerelerde durmayız, nelerle, kimlerle karşılaşmayız ki!.. Bu açıdan

'İstanbul'un Ortası'nda Malik Aksel'le

Eski İstanbul'a dair hatıraları, kitapları severim ben. Arada bir elime alır, eski günlere giderim. Malik Aksel de sevdiklerimden. "İstanbul'un Ortası"nı ilk okuduğumda bayılmıştım. Kitabı daha sonra Beşir Ayvazoğlu, başka yazılar da ilâve ederek gayet zengin açıklamalarla yayıma hazırlamıştı. Elime aldım, yine bırakamadım.Ayvazoğlu'nun hazırladığı

Yanan yakar Ayfer Tunç, yanan yakar!

Yanan, yakıyor!..Çünkü ateşi kelimelere geçiyor. Kelimelerden de okurların ruhuna. Kelimeler yakar mı Yakar ya! Hem de ne yakar! Ama od'unu failinin kalbinden alır, Ahmet Haşim "Piyale" şiirinde der ya "Âteş doludur, tutma yanarsın" diye. İşte öyle! "Derken karanfil elden ele" Ateş, kalpten kalbe sıçrar, yazardan esere, eserden okurlara yayılır, so

Eski bir İstanbul'da kabadayılar

Bu hafta biz yine eski İstanbul'da dolaşmaya devam edelim.Mafya, sadece bu çağa özgü bir şey mi sanıyorsunuz Eskiden beri vardı. Adı mafya değildi, haramî idi. Daha güzel, daha anlamlı, neymiş mafya!..Eski İstanbul'da da vardı bu tür çeteler. Tulumbacılar, kabadayılar, külhanbeyleri, tosunlar Bunlar, kendilerine özgü hareketleri, giyimleri, dilleri