Sakın unutma, mektup yaz!

"Sakın unutma, mektup yaz!" Böyle seslenirdi arkamdan annem, babam ben daha çocukken. Üniversite yıllarında en yakın dostluklarım mektuplaştıklarımdı. Derken âşık oldum, mektup bekleyerek aşkımı çoğalttım... Sonra mektup yaza yaza âşık oldum. Mektuplar yalnızlığımdı. Mektuplar çoğulluğumdu. Yaşamımın en önemli parçası oldu mektuplar! Sonra... Bir de baktım, mektup denen şey ortadan kalkıverdi! (Eyvah! Şimdiki gençler nasıl âşık olacak!) Mektup, telgraf, posta bitti! Yok yok yok! Goethe, Kafka, Milena, Felice, Dostoyevski, Verlaine, Rilke, Rosa Luxemburg, Gorki, Çehov, Nâzım Hikmet, Hürrem Sultan, George Sand, Bedri Rahmi, Ahmed Arif, Orhan Veli, Cemal Süreya, iyi ki bugünlerde yaşamadınız... Dünya edebiyatı ne kadar cılızlaşırdı... Günümüzde bilmem kaç vuruşla "tweet" atmak tercih ediliyor. O bile çok! Bir işaret yetiveriyor! Bugün en çok mektup yazanlar hapistekiler. Bütün bu girizgâhı bu son cümle için yazdım. Yukarıda sıraladığım isimlere ait tüm mektupları okumanızı önermek için de! HAPİSHANELERDEN Hapishanelerden gelen sayısız mektup arasında çaresizliği yaşıyorum. Her birinde beni can evimden yakalayan, sarsan birkaç tümce mutlak bulunuyor. Örneğin "Çıplak aramada tüm kitap ve defterlerime el konuldu" diyen bir öğretmen... Örneğin "Cumhuriyet gazetesinin kitap eki dergi sayıldığı için bize verilmiyor" diyen bir öğrenci... "Ben de sizin çocuğunuz ya da torununuz olabilirdim" diyenler...Örneğin "15 Temmuz'dan beri cezaevinde olan 300 Hava Harp Okulu öğrencisinden biriyim. O tarihte 1. sınıf öğrencisiydim. Okula dönüyoruz diye bindiğim otobüs, karakol aktarmalı Silivri'ye geldi" diye başlayan ve yeryüzünün en mantıklı, en akla yakın, şu tümceyle devam eden: "Dünyanın her yerinde, temel seviyede askeri bilgisi olan herkes bilir ki, hiyerarşik yapının en altında olan erler ve askeri öğrenciler soruşturmaya ve kovuşturmaya gerek olmaksızın böyle bir olaydan sorumlu tutulamayacaklarından beraat etmelidirler." Ah yavrum, bu gerçeği bilmek için askeri bilgi gerekmiyor! Komutan emir verince "Hayır, ben gelmiyorum, emre karşı çıkıyorum" demeniz mi bekleniyordu acaba! DIŞARIDAN Hapishane mektuplarını okudukça dışarıdaki tutsaklığı da anlıyorsunuz! Hapistekilerin yakınları, sevenleri! 12 Eylül faşist dönemden beri kafamdaki soru: İçeridekiler için mi daha zor, yoksa dışarıda olan yakınlar için mi Bilemiyorum...Şu son dönemlerde bir de şu var: Koşullar ne olursa olsun, içeridekilerin de dışarıdakilerin de umudu hiç dinmiyor. "Ben