Babalar ve kızları

Kızlar ve babaları... Rast geldi mi o ne muhteşem bir ilk aşk hikâyesidir! Sonsuza dek süren... Bizimki gibi çelişkili, uçurumlarla örülmüş, çok katmanlı toplumlarda baba kız ilişkisi, yaşamı cehenneme de dönüştürebilir cennete de. Bir uçta "Prenses olmak için bir prensle evlenmeyi beklemiyorum, ben zaten prensesim, çünkü babam kral" diyenler; öte yanda, kızının, torununun diz kapağından tahrik olunur mu olunmaz mı tartışmasını sürdürenler...Son zamanlarda iki baba kız öyküsüyle, bulutlar üzerinde gezinir oldum! 17 yaşımda kaybettiğim babamı ömür boyu özleyen bir kız çocuğu olarak belki de ilk kez baba-kız ilişkisine, itiraf edeyim, kıskanmadan, içim acımadan, sonsuz bir tat alarak, Cemal Süreya'nın "Sizin hiç babanız öldü mü Benim bir kere öldü kör oldum" dizelerini aklıma getirmeden izledim. Bakmayın "öykü" dediğime ikisi de sahne olayıydı. İkisinin ortak yanları vardı: Muhteşemdiler. Mükemmeldiler. Birikime, sanata, yaratıcılığa, ustalığa, yeteneğe dayanıyorlardı. Her iki sahne olayı da önümüzdeki haftalarda tekrarlanacak. Kaçırmayın, gidin görün!'BABAMIN ŞARKILARI' DANS ADIMLARINDA Timur Selçuk ve Mercan Selçuk Eşsiz sanatçı, çok yönlü müzik insanı Timur Selçuk, babası üstat Münir Nurettin Selçuk'un eserlerini yeniden yorumladığı konserlerine "Babamın Şarkıları" adını vermişti. Böylelikle büyükannelerimizin, büyükbabalarımızın bildiği şarkılar, bizim de evlerimizden, kulaklarımızdan, yüreğimizden içeri süzülmüştü. Kuşaklar değişti, Timur Selçuk'un şarkıları, hepimizin diline, hasretine, özlemlerine, aşklarına, hayatına dokundu. Şimdi, Timur Selçuk'un kızı, dans sanatçısı, balerin ve koreograf olan, dans ve bale eğitmeni kızı Mercan Selçuk, bu kez o babasının şarkılarını yorumluyor. Sesiyle değil, koreografiyle, dans topluluğuyla...Doğrusu zor ve iddialı bir iş: "Babamın Şarkıları" dans gösterisini izlemeye giderken iki büyük endişem vardı: Bir; özümsediğimiz, ezbere bildiğimiz bu şarkılar, eyvah ya dansın önüne geçerse... İki; o güzelim şarkılar Ü. Yaşar Oğuzcan, F.N. Çamlıbel, A. İlhan, C.S. Tarancı gibi ünlü şairlerin sözleridir. Ya danslar, o dizeleri taklit etmeye kalkarsa!Hayır! Mercan Selçuk bu tuzaklara düşmemişti! Ne büyük mutluluk! Klasikle moderni buluşturan, hem doğu hem batı esintileri taşıyan koreografisiyle, araya kattığı Timur'un enstrümantal parçaları, Nebil Özgentürk'ün "Bir Yudum İnsan" belgeselinden, iki minicik bölümle (ve eklemesem eksik kalacak) benim yazdığım "Biz Timur'u Çok Sevdik" başlıklı yazımdan yaptığı iki alıntıyla gösterinin bir omurgasını oluşturmuş, baştan sona metin, melodi, sözler, ritim, devinim arasında bir bütünlük sağlamıştı.Sahnede solistler dahil 40 dansçı, ayrıca 20 çocuk dansçı, toplam 60 kişinin uyumu, heyecanı, dinamizmi, enerjisi ve disiplini görülecek bir şeydi. Temsilin konuk sanatçısı İDOB'nun baş dansçısı İlke Kodal olmak üzere solistlerin beden dili muhteşemdi.Beyaz Güvercin'den İspanyol Meyhanesi'ne, kah nostalji kah romantizmin sularında yüzerken, "Ekonomi Tıkırında" ve "Pireli Şarkı"da hem çok eğlendik hem de Timur Selçuk'un öngörüsünü alkışladık. Mercan, keşke "Döneklerin Türküsü"nü eklese repertuvara... Işık (Burak Öztürkmen), kostüm (Fuat Hayat, Mayo Store) kusursuzdu.Bir kuşaktan, bir sonraki kuşağa geçerken, yaşasın müzik-şiir-dans kardeşliği! ANILAR VE YETENEK PATLAMASI Müjdat Gezen ve Elif Gezen Onlarınki bambaşka bir öykü, bambaşka bir kavuşma: Baba kızına hep hasret yaşadı; kız, hep "annesinin kızı" olup babaya yakın olma isteğiyle yanıp tutuştu. Yarım asır sonra hasret dindi, kavuşma gerçekleşti. Yani "Baba -Kız" oyunu ortaya çıktı.Müjdat Gezen ve yeteneğini yeni keşfettiğim, hayran kaldığım kızı Elif Gezen'i sahnede