Dünyanın geleceği karanlık; 'biz'im geleceğimiz nasıl, peki

Yazının sonunda kuracağım cümleyi başında kurayım:Dünyanın geleceği karanlık ama İslâm'ın önü açık.Doğru: Müslümanlar, tarihlerinin en zorlu dönemlerinden geçiyorlar, en köklü sorunlarıyla boğuşuyorlar iki asırdır -kıran kırana hem de.Ama şu da doğru: Eğer dünyanın yaşadığı sorunları bir bütün olarak ve derin nefes alarak derinlemesine okuyabilir ve önümüzü açacak köklü, uzun soluklu bir medeniyet yolculuğuna soyunabilirsek, Müslümanların karşı karşıya kaldıkları sorunların büyüklüğüyle orantılı olarak, içinde yaşadığımız çağda fikir ve oluş çilesi çekerek harekete geçireceğimiz imkânların da o oranda büyük olduğunu görmekte zorlanmayacağımızı düşünüyorum.BİN YILI KARŞILAŞTIRMALI OKUYUN, GELECEK OK'UNUN NE(RE)Yİ GÖSTERDİĞİNİ GÖRECEKSİNİZDünya tarihini bin yıldır iki aktör şekillendiriyor: Müslümanlar ve Batılılar. Bu bin yılın ilk 7-8 asrında Müslümanlar olarak biz varız; son 2-3 asrında ise Avrupalılar ile Amerikalılar.Bu bin yılllık insanlık tarihini ve tecrübesini karşılaştırmalı olarak iyi okuyabilirsek, geleceğin kimler tarafından ve nasıl şekillendirilebileceğini de az çok tahmin edebiliriz.İnsanlığın insanca bir hayat sürebilmesi, sizden farklı düşünen veya inanan insanlarla, toplumlarla yani başkalarıyla bir arada yaşama modeli geliştirip geliştirememesine bağlıdır. Bu bin yıllık tarihte Müslümanların diğerleriyle, diğer kültür ve medeniyetlerle kurdukları ilişki diyalojiktir: Karşılıklı beslenmeye, alıp verişe, varedişe dayanır. Batılıların başkalarıyla, başka kültür ve medeniyetlerle kurdukları ilişki ise monolojiktir, dayatmacıdır, yok edicidir.Bu, çok temel bir ayırımdır.ADORNO: "MODERN İNSAN DAHA AKILLI OLDU AMA DAHA BİLGE OLAMADI"Bu nedenledir ki, Batı uygarlığı, 1648 Westfalya düzeninden itibaren dünya üzerinde kurduğu hegemonyayla sadece başka medeniyetlere, kültürlere, dinlere hayat hakkı tanımamakla, bütün diğer medeniyetlerin kökünü kazımakla kalmadı, aynı zamanda, tarihte ilk defa, Tanrı fikrini ve hakikat fikrini yok etti, tabiatı delik deşik etti, insanlığı tarihte yaşanan en ürpertici paylaşım savaşlarının eşiğine sürükleyerek dünyayı cehenneme çevirmeyi başardı. Ne başarı ama!Dahası, sapkın eşcinsellik dalgasıyla hem ailenin temeline dinamit yerleştirdi hem de insan türünün geleceğini tehlikeye soktu!Buna rağmen câzibesinden hiç bir şey kaybetmiş değil; özellikle de sürüleştirdiği, sıradanlaştırdığı kitlelerin gözünde. Çağı en iyi anlayan Frankfurt Okulu'nun kurucu babalarından Adorno'nun nefis ifadesiyle, "modern insan daha akıllı oldu ama daha bilge olamadı."Batı uygarlığı geliştirdiği dromo'kratik bilim ve teknoloji anlayışıyla, dünyayı daha fazla aptallaştıran popüler kültür gibi ayartıcı hipnotizma biçimleri geliştiriyor.POPÜLER KÜLTÜRÜN VE BİLİMİN AYARTICILIK-BELİRSİZLİK DİYALEKTİĞİİnsanlık, belki de ilk defa, önünü göremiyor.Göremiyor, çünkü bilimi, dünyayı anlama ve hakikatin izini sürme amacıyla kullanmıyor; dünyaya daha fazla hâkim olma kaygısıyla hareket ettiği için kitleleri daha fazla uyuşturarak hız, haz ve ayartı düzeninin kölesi yapacak, kapitalizmin ağababalarının da sermayelerine sermaye katma, semirdikçe semirme imkânlarını alabildiğine kolaylaştıracak tekno-pagan bir köleleşme mekanizmasının ürpertici çıkmaz sokağına fırlatıyor insanlığıİnsanlığın bu uyuşturucu, insanın düşünme ve duyma melekelerini yok edici hız, haz ve ayartı düzeninden fırsat bulup çıktıkça kendini içinde bulduğu, gördüğü tedirgin edici tek gerçek, belirsizlik, korku, hayallerin hayaletlere, rüyaların kâbuslara dönüştüğü gerçeği.Nihilizm ve anlamsızlık üreten uyuşturma ve ayartı düzeniyle üstü örtülen bu belirsizlik ortamını bilim çok seviyor: Öyle ki, bilim,