Cesur bir yayıncılık örneği: Felsefî Düşün dergisi

Dergiler hür tefekkürün kaleleridir, demişti Cemil Meriç. Sadece hür tefekkürün müDeğil elbette. Farklı bakış açılarının yeşerdiği, bir fikrin kök salıp meyve verdiği mecralar ve kaleler, dergiler.TÜRKİYE'NİN KURUCU DERGİLERİ YOK!Önce şu: Türkiye'nin dergileri yok: Kültürü, sanatı, düşünceyi, hâsılı medeniyeti tartışan, tartışarak fikir üreten adım adım, sayha sayha inşa eden kurucu dergileri yok maalesef.Oysa dergisiz bir düşünce hayatı düşünülemez. Sanat hayatı, edebiyat hayatı, entelektüel ve akademik hayat tahayyül bile edilemez.Dergiler, nefes borularıdır bir toplumun düşünce ve sanat hayatının. Düşünce hayatının nabzı dergilerde atar, dergilerle akar; dergilerle sular herkesi ve her yanı bir ülkenin düşünce ve sanat hayatı.Dergiler, güçlü, köklü dergiler bir ülkenin düşünce ve sanat hayatının gürül gürül akan ırmaklarıdır. Irmaklar kurursa, toplum çöle mahkûm olur, çorak ülkeye dönüşür yok olur zamanla...Türkiye, dergiler çöplüğü ve mezarlığı.Acı ama gerçek bu.KABA HEGEL ORYANTALİZMİŞunu söyleyebilecek durumdayız: Tanzimat'tan itibaren ama Meşruiyet'lerden sonra çok muazzam dergiler yayınladık biz ülke olarak.Düşünce dergileri değil edebiyat dergileri, daha çok.Avrupa'da fikir dergileri daha yaygınken bizde edebiyat, sanat da değil edebiyat dergilerinin yoğunluklu olmasını neyle ve nasıl açıklamalı acabaBurada kaba Hegel oryantalizmiyle konuşmak istemiyorum: Batı'da akıl, doğu'da duygu önplanda olduğu için, Batı düşünür, doğu duyar, hisleriyle konuşur, diyordu Hegel özetle.Tabii ki yanılıyordu. Hazırlayıcılarından biri olduğu o devâsâ Romantizm akımı, dışavurumculuktan izlenimciliğe, kübizmden dadacılığa kadar bütün sanatlara bir şekilde kaynaklık eden, Romantizm akımı, Hegel'i yanlışlıyor.AVRUPA'DA FİKİR DERGİLERİ, BİZDE EDEBİYAT DERGİLERİPeki, nasıl açıklamalı bizde edebiyat dergilerinin hâkim olmasınıSanırım şöyle: Kriz yaşayan bir toplum var, köklü bir medeniyet krizi. Medeniyet krizinin önce hissedilmesi, sonra anlaşılması ve anlamlandırılması gerekiyor.Burada hayal gücünün, muhayyilenin, dolayısıyla geleceği görme melekelerinin devreye girdirilmesi, işletilmesi kaçınılmaz. Elbette ki, akli çabanın dışlanması sözkonusu olamaz. Düşünce ile edebiyat hatta sanat atbaşı gitmeli bu durumda. Fakat burada, bizde, edebiyatın, muhayyile gücünün ön alması, yaşanan krizi anlama, anlamlandırma ve aşma süreçlerinde öncelikle muhayyile gücünün işletilmesi kaçınılmazdı. Böyle yaparken, aklın, akletme melekelerinin devre dışı kalması sözkonusu değildi; sadece ikinci plana itilmişti. Önce yaşanan krizin hissedilmesi, duyulması, önceden görülmesi, geleceğin öne çekilmesi gerekiyordu: İşte burada edebiyat ön aldı.Cumhuriyet'in edebiyat cumhuriyeti hatta roman cumhuriyeti olduğunu söylemiştim daha önce. Osmanlı'nın, akıl ve şiir şahlanması olduğunu söyleyebiliriz. Akıl ve şiir Güzel terkip, değil miVelhasıl, Meşrutiyet'lerde ve Cumhuriyet döneminde gözlenen bu duruma kıyasal Batı'da, üstelik de romantizm gibi aydınlanmacı aklı kıyasıya tartışan bir akımın damgasını vurduğu Batı'da, güçlü ve hâlen çıkan asırlık düşünce dergileri var. Fransa'da da, İngiltere'de de, Amerika'da bile! Şu an akademi, düşünce hayatına damgasını vuruyor Batı'da. Meselâ Almanların Frankfurt Okulu'nun birikimi, Amerika'da The Critical Quarterely, New German Critique gibi çok etkili ve güçlü dergilerle düşünce hayatına akademinin yön verdiğini gösteriyor.Üniversitelerin çıkardığı muazzam dergiler var, her alanda. Bu dergilerin ve kitap yayınlarının geniş entelektüel kitlelere ulaştırılmasına aracılık eden New York Review of Books, London Review of Books, Times Literary Suplement gibi haftalık ve iki haftalık ve aylık kitap eleştirisi dergileri var. Ve çok etkililer bunlar.Bizde de Virgül vardı. Bütün bunların toplamı gibi. Yine Virgül ekibinin, yeni-sol'un veya Althusseryen solun yayınladığı Defter dergisi vardı. Cumhuriyet tarihinin en özgün, yaratıcı düşünce dergilerinden biriydi. İkisi de kapandı!Düşünce hayatımız,