Yetenekli Kalemler

Türkiye

Yazılı basın

Gelişen internet teknolojisi sayesinde büyük atak yapan "Digital Medya" ilerleyen yıllarda "Yazılı Basını" ortadan mı kaldıracak Yoksa günlük çıkan gazeteler, kuşe kâğıda basılan dergiler, kendi kendini mi yok edecek Bildiğim kadarıyla son yirmi yıldır bu konu sürekli tartışılır ama bence kimsenin kimseye bir şey yaptığı filan yok.Gazetelerin tiraj

Hiç olmazsa safımız belli olur

Öldürülen bir kadın haberiyle yüreğim sızlıyor, boğazım düğümleniyor, mutlu olmaktan, gülmekten utanıyorum. Nasıl bir caniliktir bu Nasıl bir cahillik Atalarımız din, dil, ırk gözetmeden herkese adil davranırken, acizlere güçsüzlere merhamet ederken biz nasıl kendi eşine karşı bu kadar vicdansız olduk Daha acısı, bu vicdansızlık karşısında neden bu

Eleştirmeyi eleştirmek!

Eleştiren oldunuz mu bilemiyorum... Ama hemen hepinizin bir şekilde eleştirildiğini biliyorum. Ve eleştirenlere karşı kendinizi savunmanıza gerek olmadığını belirterek eleştiri yapanların ruh hâllerine bakmanızı öneriyorum...Eleştirenler iki kısımdır... Eleştirmeyi tamamlayıcı amaçla dile getirenler... Eleştirmeyi öfkesine vitrin edenler... Birinci

Fark edebilsek...

Hiçbirimiz ev sahibi değiliz dünyada, misafiriz geldik ve geçiyoruz. Bir yere gidiyoruz ama nereye belli değil. Orası geçerken yaptığımız işlere bağlı. Ev sahibi gibi davranmasak mesela, tebessüm etmeyi şükretmeyi mutlu olmayı ve mutlu etmeyi öğrenebilsek, elimizde olanların da kıymetini bilebilsek.Azı karar çoğu zarar olduğunu idrak etsek, fazlası

"Nerede harcadın ve nasıl harcadın"

Zaman bu... Sana başka bana başka... Evde başka... Metroda başka... Uyurken başka, maçı televizyondan seyrederken başka, statta bambaşka...Velhasıl zaman izafi görece bir şey... Nerede kiminle hangi yerde olduğunuza göre akıp gidiyor... Önemli olan onun avuçlarımızın içinden kaybolup yitip gitmesini engelleyebilmek... Bu ne kadar mümkün Zor... Ama

Öğretmenler Gününüz kutlu olsun

Hazreti Ali'nin "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" sözü meşhurdur. Gerçekten de Müslüman devletler, âlime ve öğretmene saygı gösterdikleri derecede yükselmişlerdir. Açtıkları pek çok üniversite ve akademi bugünkü dünya medeniyetinin kaynağı olmuştur. Âlime ve öğretmene saygının azaldığı zamanlarda ise geriye gidilmiştir. Tanzimat'ın i

Yüz, insanın vitrinidir...

Bir iş yerinin nereye ait olduğunu vitrininden anlarız. İnsanın da içindeki duygular yüzünden anlaşılmaktadır. Yüz de insanın vitrinidir. Yüzün asık olanın yüzü güleç olanın, yüzü ciddi olanın, yüzü şen şakrak olanın iç dünyası da ona göredir. İnsanlar birbirini sözlerinden çok yüzlerinden çözerler... İnsan insana yüzüyle hitap eder. O sebeple birb

Hocanın eziyeti mi -2-

Dün paylaştığım Şeyh Şadi Şirazi hazretlerinin o hikâyesini okuyunca, üniversiteyi bitirdikten sonra yaptığım üç aylık geçici öğretmenlik günlerim aklıma geldi.Peşinen söyleyeyim. Kesinlikle hiçbir öğrencime bir fiske bile vurmadım. Hak etmedikleri için değil, kendime verdiğim sözden dolayı... Bence dayak, bir terbiye aracı değildir. Oysa biz, "Hoc

Hocanın eziyeti mi -1-

Başlığı görünce bazıları bana kızabilir ama başlık bana ait değil. Şeyh Sadi Şirazi Hazretlerine ait... Hikâye şöyle, kitaptan aynen aktarıyorum."Batı ülkelerinde bir öğretmen gördüm. Suratsız, acı sözlü, adam incitici, dilenci huylu, Allah'tan korkmaz biriydi. Yüzünü görenin işi rast gitmezdi. Kıraati insanın gönlünü karartırdı. Erkek ve kız çocuk

Kasları rahat bırakmak mı

Çok sık duymuşsunuzdur. "Ters bir hareket mi yaptım nedir, belim tutuldu", "Dün çok zorladım galiba omuzlarım kasılmış" Bu ve benzeri durumlar sizde de olmuştur zaman zaman... Böyle durumda hemen hepimizin aklına gelen ilk şey kas gevşetici bir ilaç bir iğne bir krem vb. kullanarak işimize dönmek... Peki bu tür durumlarda bu süreç böyle mi olmalı E