Yetenekli Kalemler

Türkiye

Kendini tanı, yeteneğini keşfet

Ülkemizde ekonominin epey zor şartlar altında olduğu uzun bir süreçten geçtik. İnsanlar buldukları işi yapmaya ve ailelerinin geçimini sağlamaya çalıştılar. Neyse ki son yıllarda ekonominin oldukça iyiye gittiğine dair önemli işaretler mevcut…Aslında ekonominin düzelmesi ve iş imkânlarının çoğalması ile herkes sevdiği işi yapabilmeli ki hem hayatla

Sorgulama hafıza ve tarih bilinci

Kök, dirençtir. Sorgulama gücüdür. Hafıza ve tarih bilincidir. Nesilden nesile aktarılan bir karakter genetiğidir. Köksüz insan kolay yönlendirilir. Tüketmeye daha açıktır. Sadakat, aidiyet, direnç gibi "geleneksel refleksleri" zayıftır. Kültür taşımaz, "trend" kovalar.Toplumların köksüzleştirilmesi, yani kimlik, kültür, gelenek, aidiyet bağlarının

Şefkat ve merhamette güneş olmak

Meşhur mısradır bu: "Şefkat ve merhamette güneş gibi ol!" Niçin güneş gibi olmakGüneş aslında ısı ve ışık kaynağımız. Kendi enerjisini kendi içinde üreten orta büyüklükte sarı bir yıldız. Diğer yıldızlardan tek farkı hemen yanı başımızda olması. Peki güneşsiz bir dünya düşünebilir miyizİşte buna "evet" diyemeyiz. Çünkü mevsimler onunla olmakta. Bah

İnsan ömründen kesitler...

Aslında hayat, hepsi konuştuğumuz beş altı konudan ibarettir. Çocukluk yıllarında arkadaşlarıyla menfaatsiz riyasız saf ve temiz durgularla arkadaşlık yapar, oyunlar oynar. Çocukların sohbet konuşmaları oyun, okulla, anne babaya naz yapmak... Bu yaşta "biraz büyüyeyim, iyi günler önümde" der.Delikanlı çağına varınca iyi giyinmeyi okul ve sanat çalı

Karpuzun sırrı

Karpuz Dışı sert, içi latif. Kabuk gibi görünen bedenin altında, kıpkırmızı bir yürek taşıyan meyve. Sanki "Ben sana benzeyenim" dercesine insana bakar. Her kesilişinde içindeki sır açılır; her dilim, bir gönle düşen nasip gibi uzanır sofraya. Fakat ne gariptir ki, bazen bu meyve bile yalnız kalır. İşte o zaman, bir türkü dile gelir: "Karpuz kestim

İnsan ve başarı üzerine

Önce kendimizi tanıyacağız... Nerede olduğumuza ne olduğumuza ne olmak istediğimize şöyle bir bakacağız... Hayatımızın bize verdikleri, vermedikleri; bize yakın olanlar, bizden uzak olanlar... Gidebileceklerimiz gidemeyeceklerimiz... Kısaca artılarımızı ve eksilerimizi hesaplayacağız...Sonra iki el bir baş içindir diyerek oturup bir hesap yapacağız

Hayrı saklama şerri dillendirme

Bir süredir susuyoruz. Güzeli söylemekten çekiniyor, hayrı dillendirmekten korkuyoruz. "Riya olur mu" deyip susmayı tercih ediyoruz. Oysa şer, sokak ortasında davul çalıyor; günah, reklam panolarında parlıyor; kötülük, ekranlarda başköşeye kuruluyor.Biz ise, bir yetimin başını okşadığımızı gizliyoruz. Sadakayı sağ elimizle veriyor, sol elimiz bile

Sen kıvrıl ben gideyim...

Necip Fazıl üstadın Sakarya şiirini hatırlamayanınız yoktur O mükemmel mısraların hitamındaki sondan ikinci beytine şöyle kendi âcizane dünyamızda, mutasavvıf bir ruh ile nazar eylemeye ne dersinizÖnce iki mısraı hatırlayalım"Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuzSen kıvrıl ben gideyim son Peygamber kılavuz"diyordu şair. Var mı bu iki satırda anl

Kendimizi bir bilebilsek

Her yaşantı, her deneyim başka bir öğüt başka bir nasihattir. Hayatımızı yeniden yaşayabilseydik belki başkalarının nasihatine ihtiyacımız olmayabilirdi. En azından biz olmadığımızda her şey kötüye gider diye endişelenmez, dikkatle bakar gerçekten görür yaşar ve vazgeçmezdik. Küçük problemleri dert etmez, başkalarının kusurunu araştırmaz buna karşı

Yüzünü görmesen bile

Kardeşlik anlatılabilir mi Anlatılır ama kardeşliği kardeşin olmadan hissedemezsin... Çünkü kardeşlik anlatılmaz yaşanır ve yaşatılır...Kardeşlik, büyük sözler değil, zamanında edilen küçük cümlelerle inşa edilir: "Ben buradayım", "Sana inanıyorum", "Yorulduysan biraz dinlen, ben beklerim" gibi...Kardeşlik, o bakımdan kolay değildir. O bakımdan her