Yesevizade Alparslan Yasa

Milat

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (104)

Şükûfe Nihal, Mehmed Âkif'i ve Müslümanlığı tahk̆îr ediyor: "On dört asır evvelki ihtiyâcların yarattığı rejimlerden bahseden iskolastik bir kafa!" Ve bütün san'ati Millî Kültürle şekillenmiş Âkif "Milliyetci" değil de, bu Frenkciler "milliyetci"! "Âkif, milliyetçi bir şair midir, İslâmcı bir şair midir" Baltacıoğlu'nun tahk̆îkâtının bu birinci suâ

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (100)

M. Turhan Tan: "Nâmık Kemâl, Mehmed Âkif'i tanısaydı, hakîkatseverlikte onu kendinden çok üstün bulurdu" Aslen Sivaslı olup bilhâssa târihî romanlarıyle tanınan gazeteci, meb'ûs, muallim, kaymakam, mutasarrıf M. Turhan Tan (M. Samih Fethi; Diyârbekir, 1885 – İstanbul, 25.12.1939, Edirnekapısı Şehîdliği Mez.), makâlesinin başlığında, Mehmed Âkif'in,

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (99)

Son Posta 28 Aralık 1936 târihli Son Posta, Mehmed Âkif'in vefâtını birinci sayfanın sol alt köşesinde, iki sütûn üzerinden, "Acıklı bir kayıp" başlığıyle ve (muhâbirlerinin röportajı esnâsında) hasta yatağında çekilmiş bir fotoğrafının refâkatinde veriyor; haber, 11. sayfada devâm ediyor: "Bir müddettenberi rahatsız bulunan üstat şair Mehmet Akifi

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (98)

"Mehmed Akif şiirlerini yaratırken başlıca iki unsur kullanmıştı: Dinî, millî. Açık olarak görmeliyiz ki, ruhumuzda onun şiirlerine makes olan taraf, millî olan tellerdedir. Meselâ Çanakkaleyi anlatan şiir parçasında iç duygularımızı titreten vuruşlar, onun tasvir ettiği muhteşem ve âlemleri içine alan büyük ve muhayyel tabutun dinî anasırından değ

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (97)

Akşam "Büyük Şef"e çok yakın bir gazete patronu ve başmuharriri olan Farmason ve muhtemelen Sabataî Necmeddin Sadık (Sadak)'ın Akşam gazetesinin 28 "Kânunuevvel" 1936, Pazartesi târihli nüshasının birinci sayfasında, Mehmed Âkif'ten bahis yoktur… Millî Mütefekkir ve Şâir'in vefât haberi, kendine ancak ikinci sayfanın müteferrik̆ haberleri arasında

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (96)

Kurun'da Hakkı Süha Gezgin'in kadirşinâs makâlesi: "İçi boşalmış kabuk göğüslerin tak tak öttüğü demlerde onun Îmânla dolu varlığı göklerin sesini verdi" Kurun'un 30 Aralık 1936 târih ve 37 sayılı "Güzel Sanatlar, Kadın, Moda, Sinema" ilâvesinin 2. sayfasında, Mehmed Âkif hakkında, yan yana iki makâle mündericdir. Bunlardan biri Hakkı Süha Gezgin'i

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (95)

"Mehmed Âkif'i okuyan adam, herşeyden önce büyük bir şâirle karşı karşıya olduğunu kabûl etmek ve san'atin insanı çekip götüren kudretine teslîm olmak vazıyetindedir" "Seneler geçti; Mehmet Akif'in eserlerini baştan sonuna kadar okudum; şairin arûz veznine olan hâkimiyeti, türkçeyi arûz çerçevesi içinde kullanıştaki ustalığı ilk bakışta göze çarpıy

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (94)

Dîğer gazetelerde Mehmed Âkif'in vefâtı ve cenâzesi Matbûâtın geriye kalanı da prangalı olmakla berâber, bunlardan bâzıları, bu husûsta, "Yarı-Resmî Gazete" kadar lâkayd davranamıyorlar. Ne de olsa, halka hitâb ediyorlar ve beyin yıkıyan Maârife ve Resmî Propagandaya rağmen, halkın geniş bir kesimi, en yüksek mânevî değerleri temsîl eden Mehmed Âki

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (93)

Kemalist Rejimin ve Sabataî Cemâatinin istenmiyen adamı: Mehmed Âkif 27 Aralık 1936 günü, akşam üzeri İstanbul'da vefât eden Mehmed Âkif merhûm, Kemalist Rejimin (ve onun hâkim unsuru olan Sabataî Cemâatinin), mümkün olsa, ismini dahi unutturmak istediği bir şahsıyetti. Rejim, onun için resmî cenâze merâsimi yapmamış, lâkin Üniversite gencliği ve h

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (92)

Bu Münâfıkça neşriyâta tahammül edemiyen Mehmed Âkif (Rahmetullâhi aleyh), ona, 4 Mart 1910 târihli Sırât-ı Müstak̆îm'de (sayı: 78, ss. 409-410) neşredilen nezîh bir makâleyle mukâbele etti ve takrîzin hakîkatsizliğini teşhîr etti. Onun bu tenk̆îdî makâlesi, aynı zamânda, İslâmın tâlîm ettiği pek geniş fikir ve vicdân hürriyetinin şuûrlu bir ifâdes