Hizmet-i imaniyedeki muvaffakiyetin sırrı

Hizmet-i İmaniyedeki muvaffakiyetin sırrı elbette İnayet-i İlâhiye'yi celp etmekle olacaktır.İnayetin celbi için de ihlâs, samimiyet, birbirinin kusuruna bakmamak, istişare etmek, kardeşlerin faziletleriyle iftihar etmek, duâlaşmak, müfritane irtibat gibi bir dizi düsturlar sayılabilir. İman hizmetinde bulunanların arasında bu hasletlerin ve düsturların yaşanmaması yani ihtilâfların girmesi, bir nevi inayetin selbine sebep olacaktır. İnayetinin celbine vesile olan en önemli tavır ise ittifak, vifak ve tesanüttür. Çünkü Allah'ın inayeti cem olanlar üzerinedir. Bu aynı çizgi üzerinde bir araya gelebilmek ve durabilmektir. Hissî olarak bir araya gelmekten ziyade, iradî olarak bir araya gelmek anlamındadır. Yani vifak ve ittifak için her fert, iradesinin hakkını vermek durumundadır. Hislerle oluşan birlik ve beraberlik yeterince sağlam değildir. Aklî, mantıkî ve iradî ittifaklar için kararlı, azimli ve gayretli olmak şarttır. Bediüzzaman'ın uhuvvet ve tesanüt vurgusuna dikkat edilirse, hissî bir beraberlik ve muhabbetten ziyade aklî, iradî bir birlik ve beraberlikten bahsedildiği görülecektir. Nitekim gerek camia içinde ve gerekse mü'minler mabeyninde yaşanan problemlerin birçoğunda Bediüzzaman'ın aklî, mantıkî, iradî olan uhuvvet vurgusunun idrak edilememesi yatmaktadır. Mü'minlerin bir araya gelmesi, birbirlerini sevmesi, aynı maksada doğru yürüyebilmesi hissîlikten ziyade duygu, düşünce, inanç ve itikat birliğini içinde taşıyan, mantıkî bir kardeşliktir. Zira hissî birliktelikler şeytanın hilelerine kapılmaya müsait kapılardır. Fakat akıl, irade ve mantık üzerine bina edilen kardeşlikler daha kalıcıdır. Bilhassa camia içinde uhuvvet ve tesanütün yara almasının en büyük sebeplerinden birisi, Üstadın bu vurgusunu anlayamamak ve hissî paylaşımların olmadığı kişilerle bir