Günâhlarını küçük görmekten sakın!

"Günâhların küçük olduğuna değil de, kimin koyduğu yasakları çiğnemekte olduğunu düşünüp, hayâ etmelidir!" Şeyhülislâm Abdullah-i Ensârî hazretleri Hanbelî mezhebinin büyük âlimlerindendir. 396 (m. 1006) senesinde, Afganistan'da Herât'ta doğdu. 481 (m. 1185) senesinde orada vefât etti. Zamanındaki birçok âlimden ilim öğrendi. Sohbetlerinde buyurdu ki: Bir zaman Hire'ye askerler geldi. Askerlerden birisi, köylünün birinden atlar için bir yük saman aldı. Ücretini tam olarak ödedi. Bu köylünün ihtiyâr bir babası vardı. O asker ile dost oldu. O ihtiyâr köylü, dostu olan askere dedi ki: "Bugün, keşke biz de hacda olsaydık. Asker "İster misin Seni oraya eriştireyim. Ama kimseye söylememen şartı ile" dedi. İhtiyâr; "Söylemem" dedi. Asker, Allahü teâlânın izni ile bir anda ihtiyârı Arafat'a ulaştırdı. Haccedip, lüzumlu vazîfeleri yaptıktan sonra, yine bir anda geri döndüler. İhtiyâr, askere dedi ki: "Senin gibi bir hâlde bulunan kimsenin, askerlerin arasında durmasına hayret ediyorum. Bu nasıl oluyor" Asker şöyle cevap verdi: "Eğer benim gibi bir kimse bunların içinde olmasa idi, senin gibi bir ihtiyâr veya zayıf, muhtaç bir nine gelip derdini dökse kim bakardı Kim alâkadar olurdu Kim dostluk elini uzatırdı İşte ben, birçok faydaları düşünerek bunlar arasında bulunuyorum. Sakın sırrımı kimseye söyleme!" İhtiyâr, işin içinde önce fark edemediği nice hikmet ve faydaların bulunduğunu anlayıp, "Peki" dedi. Teşekkür edip ayrıldılar... "Öyle zaman olur ki, Allahü teâlâ bir kulunu ibâdetleri ile meşgûl eyler. O ibâdetler, o kulun azıtmasına sebep olur. Yani