Ölüm gelinceye kadar ibâdet emredilmiştir!..

"Dünya hayatıyla Âhıret hayatını birbirine karıştıran, yâ câhildir veya zındıktır!" Nakşî İbrahim Efendi, Sünbüliye tarikati şeyhlerindendir. İstanbul'da doğdu. Medrese tahsilinden sonra Şehzâde Câmiine vâiz tayin edildi. Bu sırada Koca Mustafa Paşa Şeyhi Seyyid Alâeddin Efendi'ye intisâb ederek Sünbüliye tarikatinde kemale erdi. 1114 (m. 1702) tarihinde vefat etti. Bu mübarek zat, bir sohbetinde şöyle anlattı: Hicr sûresinin doksandokuzuncu âyetinde meâlen, (Sana yakîn gelinceye kadar, Rabbine ibâdet et) buyuruldu. Burada yakîn demek, mevt, yâni ölüm olduğunu, tefsîr âlimleri bildirmektedir. Allahü teâlâ, bu âyet-i kerimede, ölüm gelinceye kadar ibâdet yapılmasını emretmektedir. Ölüm de, bu dünyanın sonu demektir. Çünkü hadis-i şerifte, (Bir kimse, ölünce, onun kıyâmeti kopmuş olur) buyuruldu. Âhıret hayatında hakîkatler meydana çıkacaktır. Orada sûretler hakîkatlerden ayrılacaktır. Dünya hayatı başkadır. Âhıret hayatı başkadır. Bu iki hayatı birbiri ile karıştıran, yâ câhildir veya zındıktır. Zındık, din perdesi altında İslâmiyeti yıkmaya çalışır. Çünkü, İslâmiyetin câhillere olan her emri, âlimlere de ve tasavvuf yolunun sonuna varanlara da emredilmiştir. İslâmiyyetin emrlerini yapmakta, bütün müminler ve âriflerin en yüksek derecede olanları arasında hiç ayrılık yoktur. Tasavvufçuların câhil olanları ve mülhidler yâni zındıklar, İslâmiyetin emir ve yasaklarından kendilerini sıyırmak istiyorlar. Bu emrler ve yasaklar, yalnız câhil kimseler içindir diyorlar. Tasavvufçculara ve tarîkatçılara yalnız marifet ve hakâyık-ı