Allah'ın ve Peygamberinin düşmanlarını sevenler!..

Allahü teâlâ, sevgili Peygamberine kâfirleri ve münâfıkları sevmemeyi, çalışıp, onlardan üstün olmayı emrediyor... Mehmed Nuri Efendi Rufaî şeyhlerindendir. Fatih Camii'nde ilim tahsilinden sonra Sultan III. Selim'in şehzade ve sultanlarının muallimliğine tâyin edildi. Bu sırada Rufaî şeyhlerinden Karasarıklı İbrahim Efendiye intisab ederek sülûkünü tamamlayıp Nasuh Baba dergâhı şeyhliğine tâyin olundu. 1273 (m. 1856)'de vefat etti. "Terbiyet'üt Talibin" isimli eserinde şöyle anlatır: Kalbde îman bulunduğuna alâmet, küfürden teberrî etmek, kaçınmaktır ve kâfirlikten, kâfirlere mahsûs olan şeylerden meselâ beline zünnâr bağlamak ve bunun gibi, kâfirlik alâmeti olan şeyleri kullanmaktan sakınmaktır. Küfürden teberrî demek, Allahü teâlânın düşmanlarını sevmemektir. Kâfirler, kuvvetli, hâkim olup da, zararlarından korkulduğu zaman, kalbi ile sevmemek, korku olmadığı zaman, hem kalb, hem de her vâsıta ile karşı koymak lâzımdır. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerimde sevgili Peygamberine kâfirleri ve münâfıkları sevmemeği, çalışıp, onlardan üstün olmağı emrediyor. Çünkü, Allahü teâlânın ve Peygamberinin düşmanlarından uzak olmadıkça O ve Resûlü sevilmiş olmaz ve seviyorum demek doğru olmaz. Bir kimse, îmanım var dese, fakat küfürden teberrî etmese, hem Müslümanlığa, hem de dinsizliğe inanmış, iki dinli olmuş olur ki, bunlara (Mürted) denir. Bunlara münâfık gözü ile bakmak lâzımdır. Kalbde îman bulunması için, küfürden teberrî, elbette lâzımdır. Bu teberrînin en aşağı derecesi kalb ile teberrîdir. En yüksek, en iyi derecesi de, hem kalb ile, hem kalıp ile olmaktır. Yâni, kalbdeki