Hasan Dayı'nın lokumu...

"Herkes onun; bu kadar yüksek ücretler ödemeyi sürdürürse, iflâs edeceğini sanıyordu." Hasan Dayı ticaretten anlayan birisiydi. Hatta kendi adını taşıyan dedesi de köy muhtarlığının yüz elli yıl kadar önce, Gebedere denilen bir köyden satın aldığı arazinin borcuna kefil olmuş, bu borcu köy muhtarlığı ödemeyince, kefil olarak o ödemiş ve doğal olarak arazi de Hasan Dayı'nın dedesine kalmış. Bu konuda mahkemenin verdiği kararın bir kopyası da benim elimde bulunmaktadır. Hasan Dayı aynı zamanda ben doğmadan ölen amcamın bacanağı olurdu. Hanımı olan Hatice Yenge de çok güzel ve temiz bir hanımdı. Aydın'daki evleri ve sofrası herkese açıktı. Otellerin geceliği bir liraydı ama bunu ödeyecek insan yoktu. Doğal olarak da herkes, Hasan Dayılarda kalırdı. Ev, ev değil âdeta bir handı. Ne Hasan Dayı, ne de Hatice Yenge bu durumdan hiç yakınmazdı. Rahmetli Hasan Dayı'nın 4 oğlu, 1 kızı vardı. Birisi doktor, biri öğretmen, ikisi memur, biri de tüccar oldu. Hasan Dayı aynı zamanda ninemin son kocasının kayınbiraderidir. Yani çok yakın akraba sayılırız. Bundan dolayı yukarıda değindiğim arazide bizim de miras dolayısıyla hissemiz vardır. Fakat elli yıldan beri ekilmediğinden, böyle diğer araziler gibi her taraf orman oldu. Sanırım, elimizde tapusu olmasına rağmen, şimdi orman idaresi bizi bu arazilere sokmaz. Hasan Dayı sanırım yaşlılığın verdiği yalnızlığı gidermek eski dost, arkadaş ve akrabaları görmek için yaz aylarında köye gelmeye başlamıştı. Bu sırada, bağ yapma işine girdi. O bağ işi yapana kadar kimse birbirine işe gidince para almazken, onunla birlikte, çalışma hayatına