Gözün aydın delikanlı

"Arkadaşla ikimiz birbirimize sorduk. İkimiz de tanımıyorduk. Birbirimizin tanıdığı zannetmiştik..." Babam anlatmıştı yıllar önce çimento fabrikasında nasıl işe başladığını "O yıllarda mevsimlik işçi olarak çalışırdık. Sene sonu üretim azaldığında kadrosuz işçiler işten çıkarılırdı. Bir dahaki sene ya nasip... Sonbahar geldiğinde içimi bir korku kaplamıştı... Ha bugün ha yarın, çıkış tebliğ edilecekti... Üç çocuğumla daha kış hazırlığını bile yapamadığım gibi büyük kızımı okula yeni kaydettirmiştim... İşten çıkarsam nerede iş bulup ne yapacaktım. Derken korktuğumuz akıbet, belli oldu... Bir veya iki gün sonra, çıkışımızı bildiren yazılı kâğıtlar elimize tutuşturulacaktı... O gün, öğleye doğru şehrimizin merkezinde bulunan büyük camide öğle namazımı kılıp hemen civardaki kahvede birkaç dakika dinlendikten sonra, fabrikanın servisine binerek işe hareket edecektim... Bir arkadaşa rastladım... Ayaküstü "nasılsın iyi misin" derken yanımıza bir adam geldi. Elli altmış yaşlarında siyah saçlı orta boyluydu. Selâm verip ikimizle de tokalaştı. Hâlimizi hatırımızı sordu ve "Allah ne muradınız varsa versin... Dualarınız kabul olsun Haydi, Allahaısmarladık" deyip gitti. Arkadaşla ikimiz birbirimize sorduk. İkimiz de tanımıyorduk. Birbirimizin tanıdığı zannetmiştik. Neyse, arkadaşa veda edip servise binerek işe gittim... Mesai arasında personel şefi aramıza gelip beş kişinin ismini okudu. Beş kişi, kadroya alınacaktı... Çünkü her yıl öyle oluyordu. Tecrübeli olanlardan seçiyorlardı. İsimler okundu. Benim adım yoktu. Ama nasıl olduysa, okunanlardan bir tanesi o gün orada yoktu...