Ünal Bolat

Türkiye

"Telefon babanızın üzerine değil!"

"Nasıl olur, babamın telefonu bu... Yıllardan beri de babam bu telefonu kullanır..."Bundan yıllar önceydi... Babam rahmetli olduktan sonra ondan geride kalan prosedürleri takip ederken cep telefonuyla ilgili de kalan faturalarını ödeyip telefonu iptal ettirmek istemiştik. Tabii babamın telefonu ile birlikte annemin kullandığı telefon da babamın üze

Gördüğüm rüyayı yaşadım

"O rüyadan bana kalan tek ders, insanın ölüme her zaman hazırlıklı olması gerektiği."Bazen deriz ya hani "rüyalar gerçek olsa" diye. Bazen de gördüğümüz rüyalar kâbus gibidir de nefes nefese uyandığımızda şükrederiz:"İyi ki bu bir rüya imiş" diye.Bakmayın bugün rüyalara yorum yapanlara. Atalarımız rüyaya itibar edilmez demişler baştan... Şimdi yapı

"Sizin ziyaretinize geldik"

Onları ardından "amin" diyerek yolcu ettikten sonra baktım ki rahatsızlığımdan da eser kalmamış...Her sene ramazan-ı şerif geldiğinde, yâd etmeyince o günleri o saatleri yeniden yaşamayınca duramıyorum.1983 senesi Ramazan-ı şerif ayının Kadir Gecesi gündüzü idi. Rahatsız idim. Ahmet Turgal Abi ile pazarlama hizmetlerine çıkamamıştım. Kanarya'daki y

Öğrenmek için geleni geri çeviremezsin!

"Gelene git demek Allah katında büyük bir vebaldir, söylemeye cesaret edemem..."Birinci Dünya Savaşı öncesinde Bosna'dan İstanbul'a göç etmek isteyen Selim Efendi ve oğlu Mehmet Hafız ile ilgili hatırayı anlatmaya bugün de devam ediyorum...Selim Efendi okul müdürüne:"Hocam ben Bosna'dan dinimiçin hicret ettim. İlk mektepten önce de oğluma Yasin-i Ş

Önce İstanbul'a, sonra Bursa'ya...

Müftü Efendi "senin niyetin dinini korumak için hicret ise buyur yolun açık olsun"dedi.Osmanlı Devleti eski gücünü, kuvvetini kaybetmeye başlayınca en çok zararı Balkanlarda yaşayanlar hissetmeye başlamıştı. Osmanlının elini çekmek zorunda kaldığı yerlerde yaşayan Müslüman halk, dinlerini yaşayamama korkusu sebebi ile çareler aramaya başladılar. De

"Vurma artık ne olur"

"Zavallı şişman çocuğun iç çeke çeke ağlamasını, biz yüreğimiz sızlaya sızlaya dinledik."Yetiştirme yurdunda çocukluk anılarımı paylaşmaya bugün de devam ediyorum... Bir çocuğun uykusu geldiği hâlde uykuya direnmesi ne kadar mümkün olabilir ki Tabii biz de uykumuza dalmıştık.Bir ara uykudan büyük bir gürültü, feryat figan ile uyandık. Bir de baktım

"O hâlde gel aramıza..."

"Bu adam kendi çocuklarına da aynı mıydı bilemiyorum ama bize bir düşman gibiydi!.."Benim çocukluğumda yetiştirme yurdunda belirli dönemlerde yeni çocuklar gelir katılırdı aramıza Çocuklar kendi aralarında yeni gelen çocuğa sorarlardı:-Gece yatağını ıslatıyormusunSiz "Aa ne kadar ayıp bir soru" diyebilirsiniz belki ama yetiştirme yurtlarında böyle

Niyet iyi olunca...

"Ne bir buzdolabı var. Ne bir masa ne bir sandalye. Su tesisatı bozuk, yerler silinmemiş..."Günümüzde bazı imkânsızlıklardan dert yananları gördükçe hatırıma geçenlerde dinlediğim bir konuşmacının şu sözü geldi."İmkânlar arttıkça insanların sıkılmaya başladığı, seçenekler bollaştıkça da kısıtlandıklarını" söylüyordu...Yıllar önce yeni hekim olup ke

Hiç kimseye saygısızlık etmedim...

"Üzülsem de üzmeyeceğim onları asla. Zaten onlar üzmedilerki hiç beni, bugüne dek..."Yıllar önceydi... Bir sene öncesinde Seydişehir'e gelin giden ablamı ziyarete giderken, Beyşehir'de inmiştim otobüsten. Böylece Konya'nın bir ilçesini ve Beyşehir Gölü'nü görmüştüm ilk kez.Söyledikleri gibi, yaklaşık bir saat sonra geldi; beklenen otobüs Konya'dan.

İnsanımız sağduyuludur

"Beni dinleyip işinizin başına dönün. Lütfen beni tedbir almaya mecbur etmeyin!.."Kaymakamlık dönemimdeki bir hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...İşçilerin grev yapmak istemesinin sebebini fabrika müdürü Orhan Bey'den biraz öğrenmiştim. Detaylı bilgileri Sendika Başkanı ve Başmühendisten aldık. Konu, Fabrikanın özellikle izabe bölümünde ça