Ümit Zileli

Korkusuz

Uçak yerine havaalanları hem de nasıl uçuyor!

Dünyanın her yerinde, normalde yolcu uçar... Bizde ise durum tersine işliyor; havaalanları uçuyor! Uçaklar park halinde ya da yok; nedeni ise son derece basit: -Yolcu yok! Vallahi abartmıyorum; hatta 4 havaalanında ilaç için bir tane yolcu bile "Yahu şu uçağa bir bineyim bari, yazıktır" dememiş, iyi mi! Birazdan hepsinin ismini, cismini paylaşacağı

Savaşın şehvetine kapılmış ?medeni barbarlar!

İsrail sonunda İran'a saldırmış gibi yaptı! Tabii, incitmeden vurmak için elinden geleni yaparak! Böylece ne olmuş oldu -İsrail onurunu korumuş oldu, yoksa Netanyahu'muydu o, hem onurunu hem koltuğunu koruyan! -ABD, böyle bir misilleme durumunda sözde İsrail'in yanında durmayarak, bal gibi destek vermiş oldu! -Dünya izlediği bu müsamere karşısında

Kuvayı Milliye

AKP'li Cumhurbaşkanı, önceki gün Hamas'ı işaret ederek şu cümleyi kurdu: -Türkiye'deki Kuvayı Milliye ne ise Hamas da işte odur... Aynı benzetmeyi yıllar önce Suriye'de para karşılığı savaşan ÖSO (Özgür Suriye ordusu) için de kullanmıştı... Demek ki alışkanlık yapmış, şimdi de sıra Hamas'a gelmiş... Bir Türk yurttaşı olarak böyle bir benzetmeyi şid

Mutluluğun resmini çizmek!

Nisan 1961 Paris... Büyük Şair Nazım Hikmet, kısa bir süre önce evlendiği sevgili eşi Vera Tulyakova ve yakın arkadaşı ressam Abidin Dino ile Sen Nehri kıyısında bir otelin en üst katında kalıyorlardı. Bu gezi, henüz birkaç ay önce evlenen Nazım ve Vera için aynı zamanda "balayı" niteliğindeydi... O gece, Vera uyurken, Nazım kağıdı kalemi aldı, pen

Cumhuriyet nefretinin yalanlara boğduğu vekil eskisi!

Ahmet Hamdi Çamlı'yı tanırsınız... Hatırlayamadınız mı Kod adı "Yeliz" desem; gördünüz mü hemen bildiniz! TBMM'de oturumlar sırasında telefonuyla gizlice görüntü çekip "Yeliz" takma adıyla yayımlarken yanlışlıkla kendi görüntüsünü yayına verince yakalanmış, kod adı da yapışıp kalmıştı! Bu muhterem zat, şu sıralar milletvekili de değil; bu nedenle "

Dünyanın geleceği yeni bir ?Pirus zaferi mi olacak

Dünyanın o güne dek gördüğü en büyük boğazlaşmaydı 2. Dünya Savaşı... Birincisinde olduğu gibi, ikincisinde de tetikleyici Almanya idi... Ve bu aslına bakılırsa son derece olağandı! Rakibi olan ülkelerin aksine geç uluslaşan, bu yüzden pazarını genişletemeyen, diğer bir deyişle "sömürge" bulmakta zorlanan Almanya, 1. Dünya Savaşı'nı da aynı nedenle

Yeniden dostluğun erdemin ülkesi olmak...

Onlar yoktular... Çok uzun zamandan beri yoktular... Hiçbirinden en ufak bir iz bile kalmadığını biliyordum. Unutulmuş, yok edilmiş, sanki bilinçli olarak yaşamımızdan sökülüp alınmışlardı. Belki biz yok olmalarına, kopup gitmelerine ses çıkarmamış, izin vermiştik! - Halbuki; onlar yaşamın ta kendisiydi! Dostluk, arkadaşlık, omuzdaşlık, yoldaşlık,

Omurga çok önemlidir çoook!

Çok doğru laf valla, omurgalı olacaksın... Mesela, kendi ikbalin için eğilip bükülmeyeceksin... Bugün "kardeşim" diye sarıldıklarını, yarın efendilerden gelen talimatlar doğrultusunda, "deccal" ilan etmeyeceksin... Milletin gözünün içine baka baka yalan söylemeyeceksin mesela... Sabah "Hiç tanımam, karşılaşmadım bile" dediğin adamla, öğlen bir kere

Dünyaya verilen müthiş demokrasi dersi!

Epey uzun süredir tarihin kırılma zamanlarından birini yaşıyoruz... Bunun sonucunda önce "Yeni Ortaçağ" yakıştırmaları yapılmaya başlandı... Siyaset alanında, bir yandan faşizme doğru dümen çeviren Avrupa ülkelerini izledik, ardından siyaset literatürüne iki yeni sözcük girdi: - Ilımlı Otokrasi! Bizdeki karşılığı "Tek Adam rejimi!" Macaristan'da Vi

Çocuklarımıza haysiyetli bir ülke bırakmak için...

Uzun süredir genellikle bir konu üzerinde çok durdum... Bu iktidar sürecinde hangi kepazelikleri yaşadığımızı, büyük yığınların nasıl bir açlık ve yoksulluğa mahkum edildiğini, kadınların, gençlerin ve çocukların hangi karanlığa maruz bırakıldığını, her anlamda baskı, şantaj ve tehditleri yazmaya çalıştım... Daha da acısı, dünyanın en güzel ve bere