Dersimiz suyun fiyatlandırması

Bu haftayı da belediye meclislerindeki su fiyatlarında indirim tartışmalarıyla geçirdik.Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Meclisi'nde, CHP'li ve İYİ Partili üyeler su tarifesinde 50 indirim yapılması yönünde teklif verdi, ancak teklifin gündeme alınması AK Partili üyeler tarafından reddedildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Meclisi'nde AK Partili ve MHP'li üyelerin su tarifesinde 50 indirim yapılması yönündeki teklifleri yine aynı partinin üyeleri tarafından kabul edildi.ABB "Mecliste dün yapılan oturumda ucuz siyasi hesaplar yapılarak verilen kanun dışı önergeyle su ücretlerine yüzde 50 indirim yapıldığını, suyu zaten maliyetin yarısına sattıklarını, bu indirimle birlikte suyu maliyetinin dörtte birine satmak durumunda kalacaklarını söylüyor" ve ekliyor "ASKİ ve hatta ABB iflas ettirilmek isteniyor."İki belediye meclisinde siyasi partilerin takındıkları ucuz polemikleri bir tarafa bırakalım ve soralım: "kimin suyunu kime ve nasıl satarak siyaset yapıyorsunuz"Bunu sorarken de yok enerji fiyatları arttı, yok ücretler arttı gibi makroekonomik konulara girmeyelim ve kitabı ortasından okuyalım.Nasıl mıGelin bir bakalım.TÜRKİYE'DE SUYUN FİYATLANDIRILMASISu, insanlara düşük maliyetle, yeterli kalitede, ihtiyacın olduğu zamanda ve yerde sunulmalıdır. Bunun için suyun sosyal, ekonomik ve çevresel ihtiyaçları karşılayarak yönetilmesi gerekmektedir.On Birinci Kalkınma Planı Su Kaynakları Yönetimi ve Güvenliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu'ndan (ÖİK) öğreniyoruz ki Türkiye'de suyun sosyal, ekonomik ve teknik boyutlarını içeren bütünsel bir mevzuat bulunmamaktadır. Su yönetimi çok yönlü ve birbirine bağımlı konuları içermektedir. Oysa su yönetimi alanında çalışan kurumlar birbirinden bağımsızdır ve yetkiler parçalı biçimde paylaşılmaktadır... Bu da uygulamada aksaklıklara neden olmaktadır. Aksaklıkların yaşandığı alanlardan birisi de "suyun fiyatlandırmasıdır.""Türkiye'de yerel düzeydeki evsel, sanayi ve diğer tür kullanımlar için su tarifeleri belediyeler tarafından ayrı ayrı belirlenmektedir. Belediye meclisleri, su tarifelerine karar vermekle yükümlü idari birimlerdir. İçme suyu ve atıksu tarifelerinin belirlenmesinde, genel olarak işletim ve idare, amortisman, onarım ve genişleme maliyetleri göz önünde bulundurulmaktadır. Ancak, ortaya çıkan çevresel ve kaynak maliyetleri, gerçek anlamda hesaba katılmamaktadır" (ÖİK, 44-45).Avrupa Birliği'nin (AB) suyun fiyatlandırmasını düzenleyen direktifleri Türk mevzuatına aktarılmış olsaydı, su fiyatlarının belirlenmesinde belediye meclisleri böylesine keyfi kararlar alamayacaklardı.Fiyatlandırmada sadece ABB'nin dillendirdiği yatırım ve işletme giderleri değil çevre ve kaynak maliyetleri de hesaba dahil edilecekti. Böylece suyun fiyatı ABB'nin belirlediğinin de üzerinde olacaktı. Nasıl mıDevam edelim.TÜKETİM Mİ, TASARRUF MU TEŞVİK EDİLECEKDeğerli okur girişte kimin suyunu kime satarak siyaset yapıyorsunuz demiştim ya. Hah işte, şeytan bu ayrıntıda yatıyor. Tapu bastığımız yerin kullanım hakkını vermektedir. Yerin altı da üstü de bütün vatandaşlarındır.Nasıl ki yer altından çıkartılan madenleri kişiler kafalarına göre işletemiyorsa, nasıl ki mobil telefon şirketleri gökyüzündeki spektrumları kafalarına göre kullanamıyorsa, su da birilerinin kafalarına göre kullanılmamalıdır. Doğal kaynakları kullanan işletmeciler, işletme haklarını elde etmek için 84 milyon hissedar adına devlete ciddi ödemeler yapmaktadır.Hatta doğal kaynakların sahibi sadece yaşayan kuşaklar değil, aynı zamanda gelecek kuşaklardır. Sürdürülebilirlik atalarımızdan devir aldığımız temiz suları, gelecek kuşaklara da aktarmamızı gerektirmektedir. Elektrik, doğalgaz, demiryolu, telekomünikasyon hizmetleri ve madencilik gibi su da "ticari bir üründür." Bu nedenle de su kullanıcıları da kendilerine sunulan diğer hizmetlerde olduğu gibi bir bedel ödemelidir. Üstelik AB Su Direktifinin dibacesinde de belirtildiği gibi "su sıradan bir ticari mal değildir ve korunması gerekli bir mirastır".Çünkü su ikamesi olmayan bir maldır ve tüm insanlığın, sürekli ve düzenli kullanımı açısından önemli ve gereklidir. Su kaynakları sınırsız değildir. Nüfus artışına bağlı olarak su kullanımı artmakta, iklim değişikliğine paralel biçimde de bir taraftan zaten sınırlı olan su kaynakları azalmakta, diğer taraftan da suyun kalitesi bozulmaktadır. Bu nedenlerle, su kaynaklarını mümkün olduğunca az tüketerek, daha fazla ihtiyacın karşılanmasına çalışmalıyız. İktisadın temel önceliği kıtlık sorununun üstesinden gelmektir. Bu nedenle de kıt kaynaklar en gerekli oldukları yerlerde kullanılmalıdır. Kıt kaynakların etkin kullanımı için üretim önceliğinin iyi belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için üretilecek mal, üretim yöntemi ve üretilen malın kime tahsis edileceği sorularına net cevaplar üretilmelidir. Piyasa ekonomilerinde bu kararların cevabında kullanılan en önemli araç fiyat mekanizmasıdır.Su yönetiminde doğru bir fiyatlandırma mekanizması, tüketici davranışlarında değişime neden olacaktır. Böylece tüketiciler daha az su tüketecek yöntemler bulacak ve sudaki kıtlık sorunu talep yönünden hafifletilecektir. Bunun için de suyu az kullanandan az çok kullanandan çok cüret alınmalıdır.Yüksek