Marcus Aurelius

"Lütufkâr mizacı ve öfkeden uzak olmayı öğrendim."

On altıncı Roma İmparatoru Marcus Aurelius Antoninus Augustus (121-180), "Stoacı İmparator, Filozof İmparator" adları ile de anılır ve Floransalı düşünür Niccolo Machiavelli tarafından "Beş iyi Roma İmparatorunun sonuncusu" sayılır. Praetor iken vefat eden Marcus Annius Verus Sezar'ın oğlu olup, büyükbabası tarafından yetiştirilir. Hem anne hem de baba tarafından soylu bir aileye mensup olan Marcus Aurelius dönemin imparatoru Hadrianus (76-138) tarafından da korunup kollanır. Varisi Lucius Commodus'un ani vefatı üzerine Antoninus Pius'u evlat edinen Hadrianus, Pius'un Lucius Commodus'un oğlu Commadus ile Marcus Aurelius'u evlat edinmesini şart koşar. Antoninus Pius imparatorluğu döneminde Marcus Aurelius'u önemli görevlere getirir. Daha on sekiz yaşında Pius'un kızı Annia Galeria Faustina ile nişanlanır.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

İmparator

Antoninus Pius'un 161 yılında vefatı üzerine imparator ilan edilen Marcus Aurelius, manevi kardeşi Lucius Commodus'u tahta ortak ilan eder. 168 yılı baharında Germen kabilelerine doğru sefere çıkan iki imparatordan Lucius felç geçirerek vefat eder. 169 yılı sonlarında kuzeye doğru tekrar sefere çıkan Marcus Aurelius, Stoacı felsefenin Roma döneminin başyapıtlarından biri olan eserini bu sefer sırasında yazmaya başlar. Savaşlar

nedeniyle yaklaşık sekiz yıl Roma'dan uzakta kalan imparator, o sıralar on altı yaşında olan öz oğlu Commodus'u ortak imparator ilan eder.

Stoa felsefesi

Stoa felsefesi Roma'daki en etkili felsefe okullarındandır. MÖ 30 yılında Atina'da kurulan Stoa Okulunun kurucusu olarak Kıbrıslı Zenon'un adı geçer. Stoa Okulu tarihlendirme açısından üç ana döneme ayrılır. İlk dönemi Eski Stoa, ikinci dönemi Platon ve Aristoteles düşüncelerinin daha çok ağırlık kazandığı Orta Stoa, son dönemi ise Roma Stoası veya Geç Dönem Stoası olarak bilinmektedir. "Stoacılar felsefeyi üçe ayırır: Mantık, Fizik ve Ahlak. Stoacılara göre felsefe yaşayan bir canlıdır. Mantık, bu canlının kemiklerini ve sinirlerini, Fizik etli bölgelerini, ahlaksa ruhunu oluşturur. Bunlar arasındaki ilişki şöyle ifade edilir: En üstün iyi erdemdir; erdem, doğayla uyumlu yaşamaktır Doğayla uyumlu yaşama, doğanın doğru bilgisini edinmekle mümkündür. Bu bilgiye de belirli bir yöntemle ya da ölçütçe ulaşılır. İyinin bilimi ahlaktır. Doğanın bilimi fiziktir. Bilginin ölçütü ise mantıktır. Fakat biri olmadan hiçbiri tam olarak görevini yerine getiremez." (s. viii)

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

İmparatorluğu sırasında Marcus Aurelius halka ve kendisinden olmayana, yani ötekine yaklaşımında hoşgörüyü benimser; "Herkesin eşit ve özgür olduğu inancı ve hepsinden çok doğayı bilip anlayarak yaşamaya çalışmasıyla, her şeyin değişimini, gelişimini ve var oluşunun ortasına insanı koymasıyla, gösterişten uzak sade bir hayat yaşamasıyla bir Stoacı olarak yaşadığı söylenebilir." (s. ix)

Birinci kitap

Marcus Aurelius'un, "Kendime Düşünceler" adlı eseri on iki kitaptan oluşmaktadır. Marcus Aurelius, birinci kitabında on yedi bölüm hâlinde aldığı eğitimi ve bu eğitim sonrası hayat boyu uyduğu kuralları dile getirir. İlk kitabına; "Büyük babam Verus'tan lütufkâr mizacı ve öfkeden uzak olmayı öğrendim. Babamdan duyduklarımdan ve onunla ilgili hatıralarımdan, yiğitliği ve mütevaziliği öğrendim. Annemden Tanrı korkusunu ve cömertliğini, yalnızca zarar vermekten kaçınmayı değil, böyle bir şeyi aklıma bile getirmemeye özen göstermeyi, basit bir yaşam sürmeyi ve zengin birine özgü alışkanlıklardan mümkün olduğunca uzak durmayı öğrendim." sözleri ile başlar. (s. 1)

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

İkinci kitap

Marcus Aurelius, ikinci kitabına ise "Şafakla birlikte, kendine şunları söyle: İşgüzar, nankör, küstah, hilekâr, geçimsiz kişilerle karşılaşacağım. Bu kötü özelliklerin hepsi iyi ve kötü bilgisizliğinden başına geldi. Fakat ben, iyinin doğasının güzel, kötünün doğasının çirkin olduğunu gördüm. Benimle aynı soydan gelen günahkâr doğalı biriyle sadece aynı kan ya da tohumdan geldiğimizden değil, aynı aklın ve Tanrı'nın kutsallığının bir parçası olduğu için akrabayız; bu yüzden akrabaların hiçbirinden bana zarar gelmez. Çünkü ne soydaşlarımdan biri kötü bir şeyle çevreledi, ne ben soydaşım olan birine öfkelendim, ne de birisinden nefret ettim. Zira ayaklar, eller, göz kapakları, altı üstlü dişler gibi birbirimize yardım için doğduk. Yani akrabaların birbirine aykırı davranması doğaya aykırıdır. Dolayısıyla birbirimize sinirlenmeyi ve birbirimize darılmayı engelledik." sözleri ile devam eder. (s. 13)