Beton ve betonarme üzerine

Le Corbusier, Pierre Luigi Nervi, Felix Candela, Oscar Niemeyer, Tadao Ando, Santiago Calatrava, Zaha Hadid gibi modern mimarinin öncüleri betonarmeyi ince kesitler hâlinde kullanarak, geniş açıklıklı çerçeveler, büyük boşlukları olan yüzeyler, katlanmış plaklar ve kabuk örtüleri tasarlamışlar ve tasarlamaya da devam etmektedirler.

Son zamanlarda sık sık betonun ömrü ile ilgili sorulara muhatap oluyorum. Bazı kişiler betonun ömrünün kırk-elli yıl olduğunu söyleyerek onun dayanıksız bir malzeme olduğunu ispat etme çabasındalar. Betonun ömrü nedir Bu sorunun cevabı oldukça basittir. Yaklaşık iki bin yıldır Roma'daki Panteon Tapınağı ayakta durduğuna göre betonun dayanıklılığını ve ömrünü sorgulamak yersizdir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

İnternette yaptığımız kısa bir araştırmaya göre, beton olarak nitelenebilecek ilk malzeme piramitlerin yapımında kullanılan harçtır. Kireç taşının ısıtılması ve içindeki karbondioksit gazının çıkartılmasıyla elde edilen malzemenin kireç ve agrega ile karıştırılması sonucu oluşan bu malzeme, kullanımını takiben tekrar karbondioksit emerek sertleşmekte ve orijinal kireç taşına dönüşmektedir. Su ile sertleşen çimentonun keşfini Roma mimarlığına borçluyuz. Romalılar kireç hamurunu, pozolanik volkanik külle karıştırarak beton benzeri bir malzeme elde etmektedirler. Pozolan kelimesi bu maddenin bulunduğu Vezüv Yanardağı yakınındaki Pozzuoli isimli İtalyan kasabasından gelmekte olup zaman zaman hemen yakınındaki bir diğer kasaba olan Baiae'den de çıkartıldığı olmuştur.

Vitruvius

Yaklaşık iki bin yıl önce Roma'lı mimar Vitruvius; "Bir de doğal yapısından ötürü taktire şayan sonuçlar doğuran bir çeşit toz vardır. Baiae yöresinde Vezüv yanardağı çevresindeki illerin topraklarından oluşur. Bu toz kireç ve moloz taşlarla karıştırılınca her tür yapıyı dayanıklı kılmakla kalmaz, denizde kurulacak iskeleler bile onun sayesinde suyun altına sağlam oturur." demektedir. Daha sonraki dönemlerde unutulan bu malzemenin modern versiyonu İngiliz James Parker'ın 1796 yılında aldığı patent ile tescil edilir. 1824 yılında ise İngiliz duvarcı ustası Joseph Aspdin kireç taşını kille birlikte yakarak yeni bir bağlayıcı madde yani çimentoyu elde eder. Portland Adası'ndan temin edilen bu malzemeye kireç taşına benzediği için de "Portland Çimentosu" ismini verir. Bu tarihten sonra yapılan hemen hemen her tür köprü ve özellikle barajlar da bu malzeme yaygın olarak kullanılmaya başlanır. Bu durumda betonun antik tarihinin beş bin yılı aştığını, modern üretiminin ise iki yüz yıllık geçmişi olduğunu söylemek gerekir. Nerede kırk-elli yıl, nerede iki yüz yıl Sanırım ülkemizin en büyük problemi de bu! Yani rahmetli Uğur Mumcu'nun da dediği gibi "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan!" insanlar ülke gündemini fazlası ile meşgul ediyor. Yoğun laf ebeliği arasında doğrular ne yazık ki kayboluyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Betonarmenin ömrü

Betonun değil ama betonarmenin ömrü konusunda değişik görüşler bulunmaktadır. Çünkü basınca dayanan bir malzeme olan beton, çekme kuvvetlerine (yanal etkiler, deprem, fırtına) dayanıksız olup taşıyıcı sistemin bütünlüğünü korumakta yetersiz kalmaktadır. Bu eksikliği gidermek amacıyla basınç dayanımı yüksek, ancak çekme dayanımı düşük olan betona demir ilavesiyle betonarme elde edilmiştir. Fransızcadan dilimize geçmiş bir kelime olan "Beton arme" güçlendirilmiş beton anlamında kullanılmaktadır. Bu kompozit malzemede beton, daha çok basınç gerilmelerini karşılarken, demir çekme gerilmelerini karşılamaktadır.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Günümüzde beton önemli yapı malzemelerinden biri olarak mimarların ve mühendislerin tasarımlarında en çok kullandıkları malzeme olmaya devam etmektedir. Le Corbusier, Pierre Luigi Nervi, Felix Candela, Oscar Niemeyer, Tadao Ando, Santiago Calatrava, Zaha Hadid gibi modern mimarinin öncüleri betonarmeyi ince kesitler hâlinde kullanarak, geniş açıklıklı çerçeveler, büyük boşlukları olan yüzeyler, katlanmış plaklar ve kabuk örtüleri tasarlamışlar ve tasarlamaya da devam etmektedirler.

Betonarme kano

Yapı inşaatında betonarme kullanımının öncüleri J. Louis Lamport ve François Cognet isimli iki Fransızdır. Lamport, 1850 yılında betonarme bir kano yapar. Betonu güçlendirmek için çelik kablolar kullanır. Bunu takiben Cognet, beton içine koyduğu demirlerle kiriş ve kolon uygulamaları yapar. Kısa süre sonra Napolyon de Tedosm ile birlikte yaptığı deneylere ve aldığı sonuçlara dair temel bilgileri içeren bir kitap yayınlar. Bu arada 1850 yılında Newcastle Upon Tyne'da William Boutland Wilkinson isimli bir mühendis iki katlı kır evini betonarme plaklar kullanarak inşa eder. Bu ev ilk betonarme yapı olarak hâlen varlığını korumaktadır. Betonarmenin ilk patenti 1855 yılında François Cognet tarafından alınır. 1857 yılında ise Joseph Monier, Versay Sarayı için yaptığı betonarme saksılardan elde ettiği birikimle yeni bir patent alır.

Erken örnekler

İlk döneme ait önemli betonarme yapılardan biri de 1875 yılında Amerikalı mühendis William E. Ward, günümüzde "Ward Kalesi" adıyla bilinen bir ev yapar. Betonarme olarak inşa edilen ilk ikonik eser Ohio Cincinnati'de 1904 yılında tamamlanan ve varlığını hâlen koruyan on altı katlı Ingalls Binası'dır. Hemen hemen aynı tarihlerde betonarme uygulamalar ülkemizde de görülmeye başlanır. 1909 yılında Giulio Mongeri-Edoardo de Nari-Marcos G. Langas tarafından yapılan St. Antuan Katolik Kilisesi, Mimar Kemaleddin Bey tarafından aynı yıl yapılan Birinci Vakıf Han, daha sonraki tarihlerde gerçekleştirilen Dördüncü Vakıf Han, Tayyare Apartmanları ve Dolmabahçe Sarayı Kalorifer Bacası ilk betonarme yapı örnekleri olarak varlıklarını günümüzde de sürdürmektedir.

Germanya Han

Bir dönem Sirkeci'de bulunan ve 1909 yılında hizmete giren Deusch Orinet Bank Germanya Han'ın restorasyonunu yapmıştım. Mimar August Jasmund tarafından tasarlanan yapının kolonları çok narindi, üzerlerindeki sıvaları söküp donatı kontrolü yapmamız gerekti. Kolon demirlerini birbirine sabitleyen etriye dediğimiz bağlantılar yerine kolonun tüm demirlerini sabitleyen spiral şeklinde sarılmış çelik kuşaklar olduğunu gördük. Dönemin önde gelen inşaat mühendislerini davet ederek, inşaat tekniği hakkında detaylı bilgi sahibi olmaya çalıştık. Bu arada yapının mukavemet testleri yapıldı ve mükemmel bir sonuç ortaya çıktı. Yüz yıla yakın geçmişi olan bu yapının sağlam bir betonarme iskeleti olduğu anlaşıldı. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi eğer betonarme bir yapı korozyondan (demirin paslanması) korunursa ömrü konusunda herhangi bir süre tespit etmek bugünkü bilgilerimiz ışığında mümkün değildir.