Boğaziçi'nin kayıkları

Artun Ünsal'ın hazırladığı"Aşk olsun o kayıklara", uzun süreli bir arşiv çalışması.İstanbul'un konumu ve yapısı, kent içi ulaşımında hızlı teknelere ihtiyaç duymayan kanal kentlerinden farklıdır. Haliç'i bir yana bırakırsak gerek Marmara sahilinde gerekse Boğaziçi'nde yer alan yerleşmelere ulaşmak için süratli ve hafif teknelere ihtiyaç duyulur

Yıllardır zaman zaman müracaat ettiğim Terry Sonman'ın "Su Yolu'nun Dilberleri" isimli kitabına baktıkça, "Niçin ömrünün büyük bir bölümünü Boğaziçi'nde geçirmiş biri böylesi kitap yazmaz" diye düşünürdüm. Günlerden bir gün sevgili hocam Artun Ünsal beni arayıp "Boğaziçi'nin kayıkları" ile ilgili ilginç fotoğraflar olup olmadığını sordu. "Hayrola!" dedim, "Boğaziçi'nin kayıkları" ile ilgili bir kitap üzerinde çalıştığını söyledi. Ekim 2023 gibi yayımlanan bu kitabın adı "Aşk olsun o kayıklara". Uzun süreli bir arşiv çalışması ve daha önce yazdığı iki makalenin getirdiği birikimi bize "Boğaziçi kayıkları" konusunda beklenenden öte bir kitap kazandırdı.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

"Eski Mısır'da, Nil üzerinde süzülen kayıklar, ölümsüz firavunları öteki dünyada dirilip yeni yaşamlarına başlayacakları kutsal mezarlarına taşırdı. Oysa eski İstanbullu faniler, o yorulmaz kürekçiler ve kayıklarının sunduğu görsel şölenin eşliğinde, doğa incisi bu kentin mavi sularında kayıklara doluşup her gün cennete gider ve dönerlerdi." (s. 11)

Sanırım bugün yaşayan en eski İstanbullulardan biriyim. 1965 yılı hatta 1970 yılına kadar Suriçi ve Beyoğlu bölgesi önemli müdahalelerle karşılaşsa da Boğaziçi'nin kıyı köyleri geçmişe nazaran çok da farklı bir yaşantı sürmüyorlardı. Örneğin Kuzguncuk'a hâlâ meyve, sebze, kuru gıda, odun gibi yakacaklar Pazar kayığıyla getirilir, vapur iskelesinin yakınındaki kayık iskelesinden köye indirilirdi.

Benim yaş grubum piyade dönemine yetişemedi, piyade çok hızlı ve estetik olmasına karşın dengesiz bir kayıktır. Sert dalgalardan çok etkilenir. Boğaziçi'nde vapur seferlerinin artması, yelkenli tekneler yerine buharlı ve uskurlu teknelerin kullanımının yaygınlaşması piyadelerin sonunu getirir. Piyadenin yerini kısa zamanda daha emniyetli olan sandal alır. Bir sahil çocuğu olarak sandal kullanmayı çocukluğumda öğrenmiştim ve özellikle yaz aylarında Kuzguncuk'tan Kanlıca'ya kadar kürekle gittiğimiz olmuştur. Kızlı, erkekli bir grup arkadaş sandala doluşur, sıra ile kürek çekerek yoğurt yemeye giderdik. Akıntıya karşı Kanlıca'ya gitmek zordur ama dönüş çok kolaydır, sandalı akıntıya verir, yokuş aşağı iner gibi Kuzguncuk'a varırsınız.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Deniz şehrin içinde

Artun Hoca'nın dikkatimizi çektiği önemli bir nokta, İstanbul'un doğal oluşumudur. Ortasından deniz geçen bir başka şehir var mı Bırakın ortasından deniz geçmeyi, deniz şehrin içine kadar girer. Haliç'teki limanın poyraz ve lodos rüzgârlarına kapalı olan ideal konumu, sularının derinliği büyük gemilerin kolaylıkla kıyıya yanaşıp yük indirip, alabilmelerine olanak sağlamaktadır. Ayrıca bu liman kentin tam ortasında yer almakta olmanın avantajını da taşımaktadır. Boğaziçi'nin ve Haliç'in kente kazandırdığı avantajların yanı sıra önemli bir sıkıntısı da vardır. Şehrin birbirinden ayrı üç bölgesine ulaşmak için deniz yolunun kullanılması şarttır. Her ne kadar Suriçi'nden Galata'ya ulaşmak için uzunca kara yolunu göze almak gerekirse de kara yoluyla Üsküdar'a ulaşmak için tüm Karadeniz'i dolaşmak gibi aylar boyu süren bir maceraya atılmak gerekir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

İstanbul'a ilk yerleşenlerin her iki yaka arasındaki günlük ulaşımı hangi vasıtalar ile sağladıkları konusunda yeterli bir bilgimiz bulunmuyor. Ancak Geç Roma döneminde "Pereme" adı verilen kayıklarla İstanbul ve Pera arasında ulaşımın sağlandığını bilmekteyiz. Bir araştırma vesilesiyle incelediğim Giovanni Andrea Vavassore'nin 1500'lü yılların başında çizdiği gravüründeki görüntüler ilgimi çekmişti. Gravürde görülen kayıkların kürekçileri ayakta olup, teknenin kıç bölümünde duruyorlar ve tıpkı gondollarda olduğu gibi kayığı yönetiyorlardı. Artun Hoca bu konuyu dönemin farklı gravürlerini de dikkate alarak detaylı bir şekilde araştırmış. (s. 38-39)

İstanbul'un konumu ve yapısı, kent içi ulaşımında hızlı teknelere ihtiyaç duymayan kanal kentlerinden farklıdır. Haliç'i bir yana bırakırsak gerek Marmara sahilinde gerekse Boğaziçi'nde yer alan yerleşmelere ulaşmak için süratli ve hafif teknelere ihtiyaç duyulur.