Bir uçak gemisi ve harcanan gençliğimiz!

Gazze'deki insanlık dramı ile meşgul olurken kendi dertlerimizi de unutmamamız; gelecek nesillerimizi ilgilendiren adımlar atılırken işi aceleye getirmemek ve dikkatli olmak gerekiyor. Zaten kayıp bir nesil yetiştirdik, bunlara yenilerini eklemeyelim.

Daha önce yazdığım gibi 99 yılını eğitimde milat sayabiliriz. 8 yıllık zorunlu eğitim ile o güne kadar iyi kötü idare eden 533 sistemini ideolojik kaygılarla mahvettik. İmam Hatip düşmanlığı ile yılların tecrübelerinin bir kısmı bir çırpıda çöpe atılırken maalesef 444'le de yine diğer bir kısmı çöpe atıldı.
Bir zamanlar Fen Liseleri ve Anadolu Liselerine bugünkü tabirle nitelikli okullara öğrenci alımları 5. Sınıf sonunda yapılır ve bu okulların orta kısımları olurdu. Bu okulların sınavına girmek bile kolay değildi. Belli başlı derslerden yüksek bir ortalama tutturmanız gerekiyordu aksi halde sınava dahi giremiyordunuz. Meslek liselerinde de pek çok bölüme sınavla öğrenci alınırdı.

İmam Hatip düşmanlığı meslek liselerini öldürdü ve bunca yıllık çabaya rağmen hala meslek liselerinin imajı düzeltilebilmiş değil.

Okulun hayatımızdaki yerinin de bu arada değiştiğini gördük. Artık okul bir sınıf atlama aracı olmaktan çıkalı çok oldu ve gidişat içinde okullar çok sevimsiz bir yerde duruyor.

Geçmişte ilkokul müfredatımız bile Batıdaki pek çok ülkeden daha yüklü idi ve öğrencilerimizi bu yük altında ezerken bugün geldiğimiz noktada ise okuduğunu anlamayan ve temel matematik becerilerinin çoğuna sahip olmayan bir nesil yetiştiriyoruz.

Salgın dönemi de bu işin tuzu biberi oldu. Milyonlarca öğrenci bu dönemde tek bir harf dahi öğrenmeden mezun olurken bu iş üniversitelere kadar sıçradı. Çok yakın bir zamanda lise diplomalarımız ve üniversite diplomalarımızın dünyanın pek çok yerinde denkliğinin sayılmayacağını görürsek şaşırmayalım çünkü öyle bir nesil yetiştirdik.

Online sınavlar ile hiç derse girmeden ve de sınavlara yerlerine başkalarını sokarak ya da toplu kopya çekerek mezun olan binlerce lisans ve ön lisans öğrencimiz oldu. Ve şimdi bu gençlerin hemen hepsi ellerindeki diplomalar ile hayattan büyük beklentiler içinde

Not: Bu arada binlerce ortaokul öğrencisi LGS sınavlarının nasıl bir formatta yapılacağı ile ilgili endişe içinde

Bu bana bir öğrencimi hatırlattı ama o gerçekten masumdu.

Uzun yıllar önce çalıştığım bir okulda adını soyadını dahi yazamayan, babası olmayan bir öğrencim vardı. Görünüşte hiçbir engeli yoktu tam tersi oldukça da yakışıklı ve boylu boslu bir çocuktu ama akıl yaşı 8 yaş civarında idi. Kaynaştırmalı eğitim adı altında 8. Sınıfa kadar gelmişti. Son sınıfta en azından adını, soyadını, adresini yazabilsin diye bu çocukla özel olarak ilgilenmiş ama bir adım bile yol gidememiştik. Zar zor okuldan mezun ettik.

Durumunu bildiğim için annesini çağırmış ve oğlunu liseye göndermek yerine güvenilir bir yere çırak olarak vermek istemiştim. Durumu annesine anlatmış o da kabul etmişti. Yer ayarladık ama ben yaz tatilinde iken gitmemiş. Okulların açılmasında bir süre sonra bir gün yolda annesi ile birlikte takım elbiseli bir şekilde karşılaştık. "Hayırdır oğlum nereye" diye sorduğumda "Hocam okula gidiyorum" dedi. Şaşkın bir şekilde annesine dönüp baktığımda annesi: "Hocam, bu çocuk 8 sene okudu ise liseyi de bitirir diye düşündüm" diye cevap verdi.