AFAD mı AHBAP mı seçmek zorunda mıyız

Deprem felaketinin 10. günündeyiz ve hala sahada yaraları sarmak için canla başla çalışan on binler var. Bir yandan kayıplarımızın yasını tutarken bir yandan da felaketten kurtulanlarla teselli bulmaya çalışıyoruz. 99 depreminden kat ve kat daha büyük bir felaketle karşı karşıya kaldığımız ortada ve o günden bugüne yeterince ders alıp almadığımızın karnesi de maalesef önümüzde. Bu tür geniş çaplı felaketlerde her şeyi devletten beklemek doğru değil ve nitekim halkımız da ilk andan itibaren devleti beklemeden bölgeye koştu. İstanbul'dan depremin hemen ardından arabasına atlayarak sabahın ilk ışıkları ile Malatya'ya inen Ahmet, kendisi depremzede iken ailesini güvenli bir yere götürdükten sonra her gün yardım malzemesi taşıyan ve geride kalanlara yardımcı olmak için çabalayan Corc, sırtındaki belki de tek montunu çıkarıp depremzedelere gönderen Batmanlı Teyze, yardım yolunda hayatını kaybeden güzel insan Celal Yalçın ve niceleri bu toprakların mayasındaki güzelliği bize bir kere daha hatırlattı. window.__ITGS_started Date.now(); Sahada canla başla çalışan gerek kamu ve gerekse STK çalışanlarının hakkını verirken aksaklıklardan da ders almamız gerekiyor. Gelişmiş toplumlarda sivil toplum güçlü olur ki bizde de güçlü olmalı. Çünkü, güçlü STK'lar bu tür felaketlerde devletin eksik, yetersiz kalabildiği, bürokratik engeller nedeniyle yeterince hızlı refleks veremediği durumlarda lokal olarak devreye girebilirler. Örn. bugün Amerika'da korkunç kasırgaların ardından kiliseler ve STK'lar en az devlet kadar yaraların sarılmasında rol oynamaktadır. Ve Devlet ile bu kurumlar arasında bir rol çalma ya da rol çatışması da yaşanmamaktadır. Bizde Kızılay ya da AFAD'dan önce sahada STK'ların devleti beklemeden felaketlere müdahale etmesi maalesef bir kesim tarafından devletten rol çalma olarak görülüyor. Daha depremin ikinci günü isimleri öne çıktığı için yazıyorum- AHBAP üzerinden başlatılan kara propagandanın sivil alana bir saldırı olduğunu anlamak gerekiyor. Keza bazı muhafazakâr vakıflara yönelik haksız eleştiriler de bu minvaldedir. Tam tersine bu tür faaliyetler desteklenmeli, devlet de denetçi rolü oynayarak STK'lar üzerinden halkın paralarının iç edilmesine engel olmalıdır, bunun dışında devlete bir rol vermek demek sivil toplumu yok etmektir. Her şeyi tek elde toplamak yerine devletin gücünü daha kritik noktalarda kullanmak çok daha önemlidir. Yeri gelmişken STK'ların devletle iç içeliğine de bir çizgi çekilmeli. Daha önce de yazdım yine yazıyorum; tüm siyasi partilerin seçim vaadi olarak vakıfların, STK'ların kamu kaynakları ile olan akçeli ilişkilerini bitireceklerine dair halka söz vermeleri gerekiyor. Devletle akçeli ilişki sivil toplumu sivil olmaktan çıkaracaktır. Vakıflar, STK'lar adı üstünde sivil toplumun gücü ile ayakta kalmalıdır. Eğer siz bunları devlete eklemlerseniz asıl motivasyonlarını ve fonksiyonlarını yitirerek kendilerini devletin bir uzantısı olarak göreceklerdir. Bu felaket 10 yıl önce yaşansa idi -örnek için söylüyorum- Antep'in sosyal bileşenleri devlete bile gerek kalmadan pek çok sorunu sahada kendi kendine çözmüş olur, diğer bölgelere dahi ellerini uzatmış olurlardı ama bugün maalesef eksik kaldılar.