Yap 100 TL 15 milyon abonen olsun

Ticarette para kazanmak sanıldığı kadar kolay değildir. İnsanların çok rahat para vereceklerini düşündüğünüz şeylerde bile cimrilik yaptıklarını görebilirsiniz. Bunun birçok sebebi olabilir ama futbolda birçok başka faktör de var.

Genelde Türkiye'de futbolun çok izlenildiği ve sevildiği düşünülür ama kendim de hasta bir taraftar olarak bunun çok da doğru olmadığını görüyorum. Futbol eskisi kadar popüler değil ve kimse ligimizi izlemek için can atmıyor.

Sorulduğunda "A takımlıyım, B takımlıyım" diye cevap veren çok ama "Takımı sayar mısın" ya da "En sevdiğin topçu hangisi" gibi sorusuna kadınları geçtim erkeklerin bile çoğu iki, bilemedin üç futbolcuyu güçlükle sayabiliyor. Dahası hala "Metin-Ali-Feyyaz", "Prekazi, Hagi, Taffarel", "Rıdvan, Aykut, Oğuz, Alex", "Hami, Şota, Büyük-Küçük Orhan " sayanlar var ve pek çoğunun takımının maçı olup olmadığından bile haberi yok!

Ortada bir de Passolig garabeti var. Çıktığı gün güya sahalardaki şiddeti bitirecek diye lanse edilen uygulama taraftar söğüşlemek ve milleti stadyumlardan uzak tutmaktan başka bir işe yaramıyor. Her şeyin TC Kimlik numaraları ile yapıldığı bir çağda passolig üzerinden bilet almaya zorlanıyoruz.

Hafta sonu çarşıda gezerken "A bugün maç varmış, hadi hep birlikte maça gidelim!" şansımız elimizden alınmış durumda.

Biraz romantik bir hikaye anlatayım. İstanbul'a gezmeye giden iki arkadaşın yolu Beşiktaş'a düşer. Dolmabahçe Sarayını gezmek için Beşiktaş İskelesi'nden ağaçlı yolu takip ederek saraya gideceklerdir ve o gün Beşiktaş'ın da maçı vardır. Stada doğru akan binlerce taraftarla birlikte yürürken Beşiktaşlı olmasalar da taraftarların heyecanı onları da sarar ve maça girmeye karar verirler. Tıklım tıklım tribünler önünde Beşiktaş şiir gibi oynarken tribünlerdeki coşku o kadar yüksektir ki sonradan evlenecek olan bu iki arkadaş o gün o heyecanla Beşiktaşlı olup çıkarlar ve aşklarını tazelemek için ara ara İstanbul'a kaçarak Beşiktaş maçlarına giderler.

Ama Passolig saçmalığı bu tür güzellikleri yok etti. İnsanların yılda bir, iki kere de olsa çoluk çocuğu ya da arkadaşı ile maça gitme heyecanını öldürdü.

İlk gençliğimin en güzel anılarındandır. Milli Takım Ankara'da San Marino'yu ağırlayacaktı. Bugün yıkılan ve Türkiye geneline onlarca 30-40 bin kişilik stat inşa edebilen Ak Parti ve Erdoğan'ın nedense bir türlü yeniden yap(a)madığı 19 Mayıs Stadına güçlükle girmiştim. Ortalık mahşer yeri gibi idi ve bir koltukta 3-4 kişi sırt sırta maç izlemiştik. Ayakta 30 bin kişi alan statta o gün en az 80 bin kişi vardı ve Gençlik Parkı tarafında da stada girebilmek için birbirini ezen en az bir 50-60 bin kişi dışarıdaydı.

Maçların özel kanallarda yayınlandığı ilk yıllarda kahvehaneler ve kafeler maç günleri tıklım tıklım olur, mekan sahipleri bayram ederdi. Bugün ise hem kolay kolay maç izleyecek mekan bulamıyorsunuz hem de büyük maçlar dışında hemen hiçbir mekan kapalı gişe oynatamıyor.

Nostaljiyi bırakıp, biz bugüne gelelim.

Futbol sevgisini el birliği ile bitirdik. Futbola saha dışı o kadar çok müdahale var ki en fanatik taraftarın bile midesini bulandırabiliyorlar. Bugün maçların sahada kazanıldığına kimse inanmıyor. Futbolun bileşenlerinin her biri en tepeden en aşağıya kadar tel tel dökülürken, spor basını da bu çürümüşlüğün bir parçası durumunda.