Yoldaki İşaretler'i kim niçin takip eder

Geçen hafta, Kemal Kılçdaroğlu'nu elinde Seyyid Kutup'un meşhur eseri "Yoldaki İşaretler" ile gösteren bir fotoğraf sosyal medyada dolaşımdaydı. Verilen bilgilere göre fotoğraf Yalova'da bir evde çekilmiş ve kitap da ona tesadüf eseri olarak verilmiş. Siyasî olarak birbirine zıt kutuplarda yer alan isimlerin bir fotoğraf karesinde bir araya getirilmesi oldukça önemli bir gelişmedir. Bu bakımdan da üzerinde durulmayı hak eder. Bu yazıda meseleyi sadece bir yönü ile ele almaya çalışacağım. "Yoldaki İşaretler", yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren geniş bir okuyucu kitlesi üzerinde derin etkiler bırakmış çok önemli bir eserdir. Mevdudî'nin "Kur'an'a Göre Dört Terim"i ile birlikte bu kitap, İslam dünyasını etkilemek bakımından en başta gelen eserler arasında sayılmalıdır. Yoldaki İşaretler, Mısır başta olmak üzere Arap dünyasında ve çevrildiği farklı dillerde geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmış ve kalıcı etkiler bırakmıştır. Bu etkiyi göz önünde bulundurarak İkinci Dünya Savaşı sonrası İslâmcılık düşüncesini Seyyid Kutup, Mevdudî ve Ali Şeriati gibi isimlerin mücadelesini ve eserlerini göz ardı ederek izah etmenin mümkün olmadığını söyleyebilirim. Bu da Kılıçdaroğlu'nu "Yoldaki İşaretler" ile gösteren fotoğraf üzerinde niçin durulması gerektiği sorusuna bir cevaptır. Soruyu doğrudan sormak istiyorum: İslâmcıların ve İslâmcı hareketlerin çıkış noktası dinî düşünce sahasında yenilik arayışları mı yoksa kolonyalizm karşıtlığı mıdır Bu sorunun cevaplandırılması, modern dönem İslâmcı hareketleri anlamak bakımından oldukça önemlidir. Soruyu daha da somutlaştırarak soralım: Seyyid Kutup, Mevdudî ve Ali Şeriati gibi İkinci Dünya Savaşı sonrası İslâmcı fikir insanları esas olarak dinî düşüncenin yenilenmesi ile mi ilgilenmişlerdir yoksa Batı etkisindeki yönetim anlayışları ile mi mücadele etmişlerdir Seyyid Kutup'un idam edildiğini, Ali Şeriati'nin de vurularak öldürüldüğünü biliyoruz. Bu yazarlar Mısır'da ve İran'da dinî düşüncede yenilik arayışları sorun olarak görüldüğü için değil, siyasî fikirleri dolayısıyla tehdit olarak tanımlanmışlardı. Bu dönemde Mağrip ülkelerinden başlayarak Hindistan'a kadar uzanan bir sahada Batı egemenliğine karşı çok etkili bir mücadele verilmekteydi. Bugün hâlâ Malik bin Nebi gibi dönemi etkilemiş aydınların eserleri ilgiyle okunmaktadır. Dolayısıyla çıkış noktası siyasî olan bir düşünürler kuşağı üzerinde durduğumuzu ifade etmek durumundayız. Seyyid Kutup ve Mevdudî gibi yazarların fikirleri Türkiye'de 1960'lardan sonra yayılmaya başladı. Bu yazarların eserlerinin esas olarak seksenlerin ikinci yarısında geniş kitlelere ulaştığını söyleyebilirim. Yoldaki İşaretler ve Kur'an'a Göre Dört Terim Türkiye'de de dinî düşünce sahasında yenilik arayışları bağlamında okunmadı. Buna rağmen muhafazakâr camia bu yazarlara ve eserlerine karşı oldukça mesafeli durmuştur. İnanılmaz bir karşı propaganda da yapıldı. O zamanlar bu karşı propagandanın hangi çevreler tarafından