Lady Chilcott'un Türkiye hatıraları

Buluşmanın günü ve saati önceden ayarlandığı için yağan karların her şeyi berbat edeceğini kimse hesap edemezdi. Üstelik hadiseler istedikleri doğrultuda ilerliyordu. Bu sebeple hemcinslerinin, yüzyıllardır bu ülkede ve özellikle de İstanbul'da, dâhil oldukları siyasî gerilimlerin yanında içinde bulunduğu durumun ne kadar ayrıcalıklı olduğunu anlayacak durumda değildi. Karşılaştırma imkânı vardı elbette. Fakat içinde yaşadığı koşulları hangi dönemle karşılaştıracağına karar vermekte zorlanmaktaydı. Zira koca Osmanlı Devleti'nin uzun tarihi düşünüldüğünde hangi dönem ile karşılaştırmak gerektiğine karar vermek zordu. Ayrıca büyükelçilerin sayısı da oldukça fazlaydı. Eşinin eski koloni ülkelerindeki görevleri düşünülürse kendilerini tecrübeli sayabilirlerdi. Üstelik eşi Türkiye'de daha önceden çalıştığı için çok da yabancı sayılmazlardı. Bu da biraz olsun içini ferahlatıyordu.Buluşma saati yaklaştığında eşinin rahatlığına gıpta etti. Hâlbuki bizzat onun gerilimli olması gerekirdi. Zira daha önceki büyükelçi Türkiye'deki görevinden sonra çok daha üst mevkilere tırmanmaya başlamıştı. Bu da ne kadar önemli bir ülkede görev yaptıklarını gösteriyordu. Fakat eşi her zaman böyleydi, soğukkanlılığını muhafaza etmekte zorlanmazdı. Bu da hariciye bürokratlarına, ayrıca saygınlık kazandıran bir özellikti. Yine de bir terslik olduğuna dair şüpheyi içinden atamıyordu. Çevresindeki konuşmalardan Türkiye'de İngiltere açısından işlerin eskisi gibi kolay olmadığını anlayabiliyordu. Hatta sadece bu gelişme bile kendilerini hangi dönemle karşılaştırması gerektiği hakkında bir fikir verebilirdi.Zihnini geçmişin hatıraları ile meşgul etmenin gereksiz olduğuna kanaat getirdikten sonra Rumeli Kavağı'nın nispeten gözlerden uzak bir yer olduğunu düşündü. Üniversite tarafından gittikleri için yağan karlarla oluşan büyüleyici tabiat manzaraları da üzerindeki gerilimi biraz olsun hafiflemişti. Sahil yolundan gitmeme kararlarının isabetli olduğu çok açıktı. Belediye başkanı ve eşinin de balık lokantasına varmak üzere oldukları bilgisi ulaştıktan sonra hareket etmeye karar verdiler.İlk defa karşılaşmadıkları hâlde belediye başkanının konuşurken takındığı hareketli tavırlara bir tülü alışamıyor, dikkati dağılıyordu. Üstelik zaman zaman tercümanı aradan çıkarma gayretkeşliği de konuşmaya odaklanmasını engelliyordu. Nihayet belediye başkanının eşi ile baş başa kaldıklarında İstanbul üzerine konuşmaya başladılar. Balıkçı lokantası buluşma günü ve saatinin önemine binaen kapatılmış ve kendileri için hazırlanmıştı. Ne sorabilirim, ne konuşabiliriz diye biraz düşündükten sonra dikkatinin yine dağılmakta olduğunu fark etti. Bir türlü masaya ve muhatabına odaklanamıyordu. Artık arzu edilmeyecek bir durumun içinde olduğuna iyice inanmaya başladı. Bir an önce kalkıp gitme isteğini bastırmakta zorlanıyordu. Belki de batıl inançları yüzündendi.İçeriden çekilen fotoğrafın