'Kazakistan', sadece Kazakistan değildir.. -2-

(Önce, bir teessüf.. Kazakistan'daki ayaklanmaların baş sorumlusu olarak gösterilen ve 'vatan hain' suçlamasıyla tutuklanan Merkezî İstihbarat biriminin başkanı olan kişinin adı KARIM Masimof şeklinde telâffuz ediliyor. Bu isim, İngiliz alfabesinde büyük harflerle yazıldığında KARIM olarak yazılır ve KERİM olarak okunur. TRT ve diğer medya organları ise, KARIM olarak aktarıyorlar günlerdir ve bir aklı başında kişi çıkıp da 'Yavv bu, Kerim..' diyemiyor....Ama, onlar Shakespeare'i hemen Şekşpir ve Amerikan Başkanı Joe Biden'ı da Coo Baydın diye telaffuz etmeyi bilirler. Bu basit bir hata değildir..)Bu hatırlatmadan sonra konumuza dönüp, dün kaldığımız yerden devam edelim:Kazakistan konusuna değindiğimiz dünkü yazının sonunda, 1917-1991 arasında 75 yıl kadar hükümfermâ olan Sovyet Komünist İmparatorluğu'nun dağılmasından sonraki gelişmelere ve özellikle Türkiye ve halkı Müslüman olan Orta Asya ve Kafkas ülkelerindeki duruma değinmiş ve Rusya'nın, hele de Putin zamanında, bu yeni ülkelerin rejimleri üzerindeki tasarruflarını daha bir güçlendirdiğini ve eski komünist liderlerin 'bağımsızlık kahramanı' olarak sunulsalar bile; kendi halklarının dünya görüş ve inançlarından çok önce, Moskova'dan esen rüzgârlara göre hareket ettiklerini anlatmaya çalışmış ve 'Bu gelişmeler içinde Türkiye'nin yeri neresi' diye sormuştuk. Kezâ, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, C. Başkanı Süleyman Demirel'in, 1996'larda, halkları Müslüman olan yeni devletlerin liderleriyle yaptığı bir toplantı sonunda çekilen fotoğraf için, 'Bu fotoğraf, 100 yıl gecikmeli bir fotoğraftır..' deyişinin Rusya'da uyandırdığı rahatsızlık ve Rusya lideri Yeltsin'in, bazı Türkiye yetkililerince, 'Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar..' sözüne takıldığı da hatırlatılmıştı.Bu arada, Demirel'den önce de, Turgut Özal'a, Ocak-1992 başında Paul Hanze ve Graham Fuller gibi, Müslüman dünyası üzerindeki çalışma ve planlarıyla ünlü CIA uzmanlarının verdikleri bir raporu da hatırlamakta fayda var.. O raporda, Türkiye'ye, 'Rusya'nın temellerini dinamitleyin demiyoruz, ama, komünizmin çöküşünden sonra Sovyet Rusya'daki Müslüman bölgelerinde meydana gelen ideolojik ve kültürel boşluğun doldurmak için kültürel faaliyetler yapınız..' dedikleri görülüyordu, kısaca.. O zamanki Amerikan Dış bakanı James Baker ise, 'Eskiden bütün Sovyet Rusya haritası içinde bu bölgeler de kızıl renkle gösterilirdi, şimdi buralar yeşil olmalı.. Ama bu, İslâm yeşili değil, dolar yeşili..'diyordu.. Sonraları (FETÖ denilen mâlum hareketin), Orta Asya ve Kafkas ülkelerine o zaman el attığı; ve bu halkların, kendilerine 70 yıl öncelerde Stalin tarafından dayatılmış olan Rus - Kiril alfabesini atıp, kendi inanç ve kültürlerinin aslı olan Arap alfabesine dönmek için, dedelerinin sandıklarından çıkardıkları eski kurşun kalıplarla, 'Özbek, Azerî, Kazak, Kırgız , Türkmen, Tacik lehçelerinde dergiler- gazeteler yayınlamaya çalıştıkları bir sırada; Türkiye'deki mâlum gazetenin, oralarda o lehçelerdeki yayınını latin harfleriyle yaptığını (ve F.G'nin, o konudaki 'üstün' çaba ve hizmetlerini 1994'lerde, Ecevit'e, 'Biz olmasaydık, oralara İran ve Arabistan girecekti..' gibi bir iddiayla anlattığını) da hatırlayalım.Devletler arası ateş dansı her zaman olduğu gibi devam ediyordu. Osmanlı'nın son döneminde, uyanan ve taa Orta Asya'lara kadar uzanan 'pan-Turanist' cereyanların kendisini yeniden tehdit edeceğini düşünen Rusya, PKK'yı açıkça himaye etmeye başlamıştı. Hele de Azerbaycan'la Türkiye arasındaki işbirliğiyle, Karabağ Meselesi'nin büyük çapta hallinden sonra ise, Rus siyasetçilerinden Jirinovsky, daha geçen sene, 'Rusya'nın, güney sınırlarından, taa Kırgızistan'a kadar uzanan bir şerit boyunca Türkiye tarafından tehdit ediliyoruz. ' demişti.