Salih Tuna

Sabah

AK Parti'nin büyük çaresizliği

Bir sokak röportajına muttali oldum, dondum kaldım. Bunlar gerçekten de "başkalaşım" illetine yakalanmışlar. Soru şuydu: "Marmaray'ı kim yaptı" Son derece basit bir soru değil mi Zira, Marmaray projesi başlangıcından bitimine kadar hemen her gün tartışıldığı için kimin yaptığını "sağır sultan" bile duymuştu. Kaldı ki, CHP'liler de Marmaray'a engel

Sen kazık mı çakacaksın

"Ölenle ölünmez" şeklinde hülasa edeceğimiz "teselli döneminin" demode olduğu tuhaf zamanlara geldik. Ölen kalanın en yakını da olsa, hep "başkasıdır" artık. Kalanlar da (çok azı hariç) ölüm duygusuna karşı öyle "başkalaşıma" düçar olmuşlar ki, sanki dersin hiç ölmeyecek, dünyaya kazık çakacaklarmış gibi. Oysa "ölüm değirmeni" dur durak bilmez, her

İflah etmez bu dert beni

İsmet Paşa İlkokulu'na henüz başladığım yıllarda, özellikle milli bayramlarda hemen her dükkânın önüne asılan bayrağımızı öpmeden yürümezdim. Erdoğdu Mahallesi'nden Meydan'a kadar yürürken sokaklarda caddelerde gördüğüm her ay yıldızlı bayrakla göğsüm kabarır, bayrağımızın kırmızısını adeta içime çekerdim. KTÜ'de çalışan rahmetli babam Mehmet Kayac

O defteri elime geçirdim

Kimseciklere çaktırmadan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in "olağanüstü süreç defterinin" peşine düştüm. Ne zamandan beri mi Esenyurt Belediyesi'ne kayyum atandığı günden tam 24 saat önce. Pardon, kayyum hadisesinden 1 gün sonraydı galiba. "Çok zor oldu" demek isterdim ama CHP'deki "köstebeğim" sayesinde o kadar da zor olmadı doğrusu. Boşuna uğraşmayı

Özgür Özel'in İmamoğlu'ndan farkı

Nerden bakarsanız bakın manzara-i umumiye "eski dünya sisteminin" bütün değerleriyle "hercümerç" olduğunu gösteriyor. Nah şuracığa yazıyorum: Birileri bugün demokrasiden veya insan haklarından veya liberalizasyondan söz etse akla ilkin nereye göz diktiği veya hangi işgalin peşinde olduğu gelir. Gerçi hayli zamandır bu böyle. Çağdaş Batı uygarlığını

Çocukları katledilmiş gayrimenkul

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı destekleyenleri "biat" etmekle itham ediyor, hiçbir şekilde eleştirmedikleri iddiasıyla da "koyun sürüsüne" benzetiyorlardı. Dört bir yandan saldırıya geçen müstevliler de (küresel medya organları ve algı operatörleriyle) "Diktatör" tesmiye ettikleri Erdoğan'ın meşruiyetini yok etmeye çalışıyorlardı. Ki, böylece her türlü mü

Takan takana

Bunlar bir ara birbirlerine acayip takıyorlardı. CHP Genel Başkan Yardımcılarından Prof. Hurşit Güneş verdiği bir röportajda dile getirmişti ya hani, onu diyorum. "Bakın çok ilginç bir şey yapacağız" demişti, "Üçgen biçiminde birbirimize takacağız. Ben Haydar Bey'e takacağım, Haydar Bey Mehmet Bey'e takacak, Mehmet Bey de bana takacak..." (Gazeteci

Sanatçıları rahat bırakın

Sanatçı arkadaşlarımızın çoğu nahif insanlardır, zorlamaya hiç gelemezler. Sahici sanatçı olduklarını zannedecek kadar da kendilerinin farkında değildirler. Ne ki, bilmedikleri anlamadıkları şey de yoktur; sanatçı ile zanaatçı arasındaki fark hariç. Duygusal oldukları kadar da kullanışlıdırlar. Amorf yapıları nedeniyle baskılara bağlı şekil aldıkla

O zaman CHP'li olurum!

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'na bir defasında Uluslararası İnsan Hakları Örgütü'ne başvurup başvurmadığını sormuştum. Zira 12 Eylül darbesiyle birlikte mahkûm edilen siyasi suçlulardan biriydi ve 5.5 yılı hücrede olmak üzere 7.5 yıl Mamak'ta yatmıştı. Muhsin Başkan sorumu gayet net bir şekilde cevaplamıştı: "Ülkemi kötü göstermemek için hiçbir zaman çe

Volkan Konak, ölüm ve Netanyahu'nun alkışı

Rahmetli annem ve babam ahir ömürlerinde Volkan Konak'ın Cerrahpaşa türküsünü dinler dinler ağlardı. "Herkesun bir derdi var Durur içerisinde..." sözleriyle birlikte içlerindeki dert yangını adeta bir volkan gibi patlar, gözyaşlarına boğulurlardı. Demem o ki, Volkan Konak her yaştan, her kültürden insanın yüreğine dokunan türküler yaptı. Lakin ben