Netizen demokrasisi oklokrasiye dönüşürken

Hümanizm dininde insanların arzuları, zanları, kabulleri, yönelim ve hassasiyetleri nihai anlam ve otorite makamı olarak görülüyor.

Böyle bir düzende güçlü olmanın yolu ise yeterince fazla sayıda insanın dikkatini çekip, onları ikna ederek desteklerini alabilmekten geçiyor.

Bunun günümüzde en kolay yapılabildiği mecralar, milyonlarca "kullanıcının" zihinlerini gönüllü olarak erişime açtığı sosyal medya platformları.

O yüzden herkes sosyal medyada varlık gösterip "kullanıcıları" etkilemenin, onların kanaatlerine tesir etmenin peşinde.

Bunun için kimisi bir trol ordusu besliyor, kimisi yazılımsal robotlar yardımıyla fikirlerinin itibar gördüğü algısını yaratmaya çalışıyor, kimisi de influencer'lara paralar döküyor.

Çok takipçili sosyal medya fenomenleri için kullanılan "influencer", başka kullanıcıların kanaatlerini belirlemesine "etki eden" demek.

Aslında ağ toplumunun rahipleri, peygamberleri sayılabilir influencer'lar.

Bütün bu çabalara rağmen, sosyal medya platformları tamamen kontrol edilemiyorlar.

Bazen, arkasında influencer'lar, botlar, troller olmayan fikirler, bilgiler ya da haberler de göz açıp kapayana kadar virüsler gibi yayılabiliyor milyonların zihinlerine.

O yüzden bu tür paylaşımlara "viral" deniyor.

İktidar sahipleri, kendi söylediklerini bir anda değersizleştirme potansiyeli taşıyan "viral" fikirlerden endişe duyuyorlar.

Çünkü bu fikirler, takipçilerini ve dolayısıyla güçlerini kaybetmelerine sebep olabilir.

Sürekli dezenformasyondan yakınmalarının ardında da sosyal medyayı kontrol etme arzuları var.

Bir paylaşımın silinmesi ya da paylaşımı yapan kişinin platformdan atılması kararını kimin vereceği, işte bu yüzden çok mühim.

Yanis Varoufakis'in "tekno feodalizm" ismini verdiği yeni dünya düzeninin lordlarından Musk ve Zuckerberg, sosyal medya platformlarında neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verme işini "uzmanlardan" alıp, sıradan "kullanıcılara" vereceklerini açıkladılar.

Böylece belli bir konuda eğitimleri, uzmanlıkları ya da tecrübeleri olmayan netizenlerin (ağ vatandaşlarının) kimin "haklı", neyin "meşru" olduğunu belirlediği bir dönemin kapısını açarken, hem daha "demokrat" bir görüntü vermiş hem de popülist siyasetçilerin ve güçlü bürokratların sansür baskılarından yakalarını kurtarmış oldular.

Uzmanlıklarının iyice tartışılır hale geldiği post modern ağ toplumunun ruhuna uygun olarak sıradan "kullanıcıları" hâkim kürsüsüne oturttular!

Fakat bu demokratik görünen yaklaşımın yol açacağı büyük problemler var.

Bir paylaşımın hukuki açıdan suç teşkil edip etmediğine hakimler yerine "