Kızıl Elma neresi
Ömer Seyfettin'in meşhur "Kızıl Elma Neresi" başlıklı hikayesi, toplumumuzun kolektif hafızasında kök salmış bir zihniyet kodunu deşifre eder.
Hikaye, padişahın bir sabah askerlerin coşkuyla "Kızıl Elma'ya!" diye slogan attıklarını duyup ne kastettiklerini merak etmesiyle başlar.
Bu esrarengiz yer neresidir
Padişah danışmanlarını çağırıp sorar. Ancak hiçbirinin Kızıl Elma'nın tam olarak neresi olduğu konusunda net bir cevabı yoktur.
Danışmanlardan biri bunun, 'halkın uydurduğu aslı faslı olmayan bir efsane' olduğunu söyler.
Padişah, bu cevaptan memnun olmaz. "Halkın dediği, Hakk'ın dediğidir!" diyerek Kızıl Elma'nın bir hakikat olduğunu savunur.
Cevap bulunamayınca "Kızıl Elma'ya" diye neşeyle haykıran askerlerden üçünü getirtip sorar.
Huzura çıkan her asker, Kızıl Elma'nın "Padişah'ın kendilerini götüreceği yer" olduğunu söyler.
Padişah bu cevaplardan Kızıl Elma'nın somut bir yer değil, halkın kendisine duyduğu güven ve bağlılıkla şekillenen bir ülkü olduğunu çıkarır.
"Kızıl Elma" bazen bir ülke, bazen bir şehir, bazen bir taht, bazen de ulaşılamaz bir idealdir.
Bu değişken hedef, Türk toplumunun liderlik algısı ve kolektif bilinci hakkında çok şey söyler.
Tarih boyunca milletimiz için hem bir motivasyon aracı hem de bir varoluş gayesi olmuş olan "Kızıl Elma", kutsal olduğu ölçüde belirsiz bir hedeftir.
Bizi o hedefe taşıyacak lidere atfettiğimiz kutsallık ve önem, hedefin kendisinden çok daha dikkat çekicidir.
Lideri, sadece bir yönetici olarak değil, aynı zamanda ilahi bir misyonun yol göstericisi, sorgulanamaz bir iradenin temsilcisi olarak algılarız.
Liderin seçtiği hedefin ne olduğu, nerede olduğu ya da neden seçildiği gibi soruları, genellikle lüzumsuz ya da saygısızca buluruz.
O hedefe yönelmenin mutlaka hayrımıza olacağını varsayarız.
Kolektivizme hayli mütemayil bir toplum olarak, bireysel sorgulamalardan, eleştirilerden ve itirazlardan kaçınırız.
Biz olmanın getirdiği aidiyet ve güvenlik hissi, ben olarak farklılaşmanın, sorgulamanın ve eleştirinin potansiyel risklerinin önüne geçer.
Şahsına ve liderliğine kutsal anlamlar atfedilen, hatta "zillullah fi'l-arz" (Allah'ın yeryüzündeki gölgesi) olduğuna inanılan bir liderin kararlarını kim sorgulayabilir
Hiç kimse!..
Modern demokrasilerde vatandaşların, oylarıyla başa getirdikleri, beğenmezlerse yarın indirecekleri liderleri denetlemesi, onların her adımını sorgulaması beklenir.
Ama liderlerinin sadık askerleri olarak kendilerine emniyet ve ikbal arayan, birey olarak kendisini silikleştirmiş, edilgenleşmiş kimselerin bu sorgulamaları yapması mümkün değildir.