Kafamızdaki sesler

Tekil, tutarlı ve bütüncül bir benliğe sahip olduğumuza inanırız.

Bilincimizi, hadiseler karşısında istikameti tek başına belirleyen bir kaptan gibi hayal ederiz.

Her şeyi ölçüp biçerek nihai kararı veren tekil bir irademiz yahut şuurumuz varmış gibi gelir bize.

Fakat bu algımızın doğruluğu epeyce şüphelidir.

Kafamızda her şeye karar veren tek bir ses yoktur, bir çok ses vardır.

Tek bir benliğimizin olduğu fikri büyük bir yanılgı olabilir.

Bizi bir çok alt benliğimizin birlikte yönettiğine dair teoriler vardır.

Bu garip hâl aslında dilimize, sözlerimize, deyimlerimize yansımıştır.

"İçimden bir ses diyor ki" diye başlarız bazen lafa.

"Yüreğinin sesini dinle" diye öğüt veririz bazı insanlara.

"Bir ben vardır bende benden içeri" der Yunus Emre.

Kendimizden bahsederken sık sık "ben" yerine "biz" zamirini kullanırız.

İçindeki çocuktan, gençten, ihtiyardan, isyankârdan bahsedenlere rastlarız.

"Şeytan diyor ki" ifadesini kullananlar aslında kafalarındaki bir sesin söylediklerini naklederler.

Arapça "muhasebe", Türkçe "hesaplaşma" işteş bir fiildir, en az iki kişi arasında olur.

"Vicdan muhasebesi" de içimizde taşıdığımız farklı benlikler arasında cereyan eden bir hesaplaşmadır.

Bizi idare eden, farklı benliklerden oluşan bir heyettir.

İçinde çatışmaların eksik olmadığı, her üyesinin kendi fikrini söylediği, birbirine karşı çıktığı, bazen de ortak bir noktada buluştuğu bir heyet

Kafamızda bir tartışma olur, bir yanımız "yap" derken, öteki yanımız "dur" diye fısıldar.

Bazen zihnimizdeki sesler uzlaşır, bazen biri ağır basar ve diğerlerini susturur. İşte o zaman bir karara varmış gibi hissederiz ama aslında bu karar, içimizdeki farklı benlikler arasındaki mücadelenin bir sonucudur.

Felsefe ve psikolojide de bu çoklu benlik meselesi sıkça ele alınır.

Freud'un id, ego ve süperego ayrımı benzer bir hâli anlatır: İçimizde dürtüsel yanımız (id), mantıklı yanımız (ego) ve toplumsal normları gözeten ahlaki yanımız (süperego) sürekli bir etkileşim halindedir.

Modern psikolojide de benliğin bölünmez tek bir özden ibaret olmadığına, aksine farklı alt sistemlerden oluştuğunu, birçok alt kişiliğin etkileşimiyle hareket ettiğini ileri süren "Dahili aile sistemi" (Internal Family Systems) gibi teoriler vardır.

Bu iç sesler, onları benliğin alt ögeleri olarak kabul edip yönetmeyi başaranlara rehber olurken, bunu başaramayanlar için bir karmaşa, kararsızlık ve huzursuzluk kaynağına döner.

Şizofreni, Obsesif Kompulsif Bozukluk veya ağır anksiyete