Kazanmayı bilmek!

Derbide Beşiktaş'ın artısı yeni yönetimin takımı motive etmesi ve kendi seyircisi önünde yaratacağı psikolojik üstünlüktü. Fenerbahçe'nin de en büyük artısı siyah-beyazlılara göre hem oyuncu bazında hem de oyun düzeni anlamında seviye olarak daha üstün olmalıydı. Rıza Çalımbay'ın çıkardığı kadro ve yaptığı hamleler çok doğru değildi. Necip gibi topla becerisi, oyun kurma yeteneği, tekniği kötü olan bir oyuncu tercih etmesi bile Beşiktaş'ın topa sahip olarak oynayamayacağının net göstergesiydi. Zaten maçın genelinde de topu ve rakibini koşturan Fenerbahçe'ydi. Siyah-beyazlıların ne bir stratejisi, ne bir planı, ne de oyun organizasyonu vardı. Ne oynadığını, ne yaptığını bilmeyen çok dağınık ve çok kötü saha içi görüntüsü vardı. Futbolda kaybetmeyi göze aldığında kazanıyorsun. Evet eksiklikler olabilir ama şikayet giderse cesaret gelir ve harekete geçersin. Rıza Çalımbay'ın derbi öncesi beyanatları hep bir bahane üzerine, mazeret üzerine olunca zaten maça başlamadan Beşiktaş daha hafta içinden derbiyi kaybetti diyebiliriz.
Diğer yanda Fenerbahçe'de Djiku ile Fred yüzde 100 hazır değildi, Samet de istenilen seviyeye çıkamamıştı. Saha içi eksikliklere rağmen sarılacivertlilerin saha parselizasyonuna akıl konmuş hücum aksiyonları da eklenince Beşiktaş'a karşı belki de tarihi bir farkı kaçırdığını söyleyebiliriz. Dzeko, Szymanski, Tadic ve İrfan Can tüm kulvarlarda bu sezon 43 gole imza atıp, 28 asist yaparak 71 gole katkı sağladı. Bu kadar kaliteli bir hücum hattına karşı Beşiktaş ne bireysel, ne grup, ne de takım savunması anlamında önlem almamış. Doğru analizle savunmayı kalesinden uzakta kurmayı tercih etmemesi başlı başına hata olunca bu oyuncular maça damga vurdu. Her maçı kazanmayı istemek başka, nasıl kazanacağını bilmek ve ona göre hazırlık yapmak başkadır. Bir yanda buna maçın başından sonuna kadar hazırlık yapan Fenerbahçe, diğer yanda hiçbir hazırlık yapmayan Beşiktaş. Sonucunda da derbiyi iyi hazırlanan ve hak eden kazandı.