Kalplerde başlayan zaferler

"İ'lâ-yı Kelimetullah", eskiden kılıç ve silah ile olmuştu. Asr-ı Saadet ile başlayan bu fetih hareketleri, İslam'ı hayat biçimi kabul eden milletlerin ve kavimlerin Allah'ın adını duyurmak için, topraklar ile beraber gönülleri fethetmeleriyle devam etti.Bu ordular ve komutanlar, kendilerini fetihlere koşturan "Ölürsem şehidim, kalırsam gaziyim." anlayışı ile, binlerce insanın hidayetine vesile olmuşlardır. Özellikle milletimiz, Kur'an'ın senasına mazhar olmuş, üç kıtada hakimiyetini kurmuş, buralarda, İslam'ın ulvi hakikatlerini muhtaç olanlara ulaştırmışlardır... Malazgirt ile başlayan fetihler, önce Anadolu'ya, daha sonra Balkanlara kadar uzanarak zaferlere zaferler katılmıştır. Bu fetihler, önce kalplerde makes bulmuş, dilleri farklı olsa da sair insanlarda yeni bir hayat biçimini doğurmuştur. Çünkü, "Hidayet, hadd-i zatında büyük bir nimettir ve vicdanî bir lezzettir ve ruhun cennetidir" diyen Bediüzzaman Hazretleri, hayatı boyunca bunun mücadelesini ve mücahedesini vermiştir... Zaferleri sadece komutanlara vermek, orduyu nazara almamak, zaferlerin tabiatına aykırıdır. Muazzam bir eğitim ve cihangirlik ile yetiştirilen birçok Osmanlı padişahı, adlarını tarihe altın harfler ile yazdırmışlardır. Osmanlının sonlarında, dinî hassasiyetin zayıflaması ve değerlere yeterince sahip çıkılmaması sebebi ile, sahip olunan topraklarımız,