İtidal-i dem

Sosyal hayatta, farklı meşrepler ve davranış biçimleri ile karşı karşıya kalırız. Bu münasebetlerde "itidal-i dem" oldukça önemlidir. Yani, ağırbaşlılığı, mutedilliği, muhakeme-i akliyeyi ifade eden bu tavır, bazı insanlarımızda yok hükmündedir.Ffarklı görüşlere itibar etmeme veya kendi görüşünü isabetli görme gibi davranışlar, günlük hayatımızda sıkça rastladığımız hususlardır. Bu davranışlar, cehaletten kaynaklanan hayat halleridir. Bediüzzaman Hazretleri, "Yanlışlık, tatbik-i nazariyat ve mukteza-yı hâli düşünmemekten çıkar." derken, işte bu hususlardan bahsetmektedir. Osmanlı döneminde, darülfünunda okuyup mezun olduktan sonra köyüne dönen delikanlı, trenden indikten sonra, köyüne gitmek için yaya olarak yürürken, bir ihtiyarla karşılaşır... İhtiyar, selam-kelamdan sonra delikanlıya sorar: "Evladım, hangi köydensin, kimlerdensin, ne iş yaparsın" Delikanlı: "Amca ben darülfünunu (bugunkü anlamı ile üniversite) bitirdim, şimdi köyüme, annemin ve babamın yanına dönüyorum" der. Yaşlı adam merkebine delikanlıyı bindirir, sohbet ederek köylerine gelirken, delikanlı, yaşlı adama, "Amca biraz da sen bin merkebe" demez... Köy meydanına gelince, ihtiyar, delikanlıya şu tavsiyede bulunur: "Evladım, sen darülfünunu bitirmişsin ama, bir yıl da 'umur-u hariciye' okumalısın." Yani, sosyal münasebetleri de, okuması