İletişim tarihi ve kitaplar

Tarih, bir milletin hafızası olarak bilinir. İlk insan ve ilk peygamber Adem Aleyhisselam ile başlayan insanlar arasındaki iletişimin, ilk yıllarda sözlü anlatımlar ile geliştiğini görüyoruz.

Daha sonra ise, insanların yaşadıkları hayat hallerini kimi zaman taşlara, ağaç kabuklarına, kimi zaman metal levhalara, Çinlilerin ipek kumaşlara, deriler üzerine yazılar ve resimler suretiyle gelecek nesillere ulaştırdıklarını biliyoruz.

Kâğıdın ilk icadının, milattan sonra 105 yılında Çinli Ts'ai Lun tarafından yapıldığı söylenir. Daha sonraki yıllarda çeşitli şekil ve biçimlerde yaygınlaştığını görüyoruz. Kağıttan sonra, ilk demir harflerin yapımının Almanya'da geliştiği biliniyor.

Harflerin yapılışı ile, basım tekniği Avrupa'da yaygınlaştı ve dünyanın diğer ülkelerine örnek teşkil etti. Osmanlı bu yeni icada mesafeli bakmış, ancak 16 Aralık 1727'de İbrahim Müteferrika'nın öncülüğünde ilk Türk matbaasının kurulmasıyla basıldı.

Yalnız, Kur'ân-ı Kerim'in basımına müsaade edilmedi. Daha sonraki yıllarda, Kur'ân'ın basımı da serbest edildi. Mukaddes kitabımız, bu süre zarfında elle yazılıp okundu.

Osmanlı nezih yazı tekniği ile, İslam dünyasına öncülük yaptı. "Kur'an Mekke'de inzal oldu, Mısır'da güzel okundu ve İstanbul'da yazıldı" denilerek tarihe güzel hattı ve hattatları ile geçmiş oldu.

İletişimde kalem ve kamış ile başlayan gayretler, günümüzde internet, bilgisayar ve görüntülü araçlar ile, baş döndürücü günlerini yaşıyor. Risale-i Nurların neşrini engellemek için, elle yazımını ve matbaalarda basılmasını yasaklayan cumhuriyetin ilk yıllarındaki idareciler, tarihe bir kara leke olarak geçmişlerdir.