Bir İstanbul tenezzühü

Bediüzzaman'ın hayatının son yıllarında İstanbul'daki ziyaretlerini hatırladığımızda İstanbul'un, hizmetler açısından da ne kadar önemli olduğunu bir daha hatırlamış olduk.ki günlük bir 'İstanbul kültür gezisi'ni elliye yakın arkadaşımız ile yaptık... Şu ana dek yüzlerce İstanbul ziyaretim olmuştu. Bazen iş vesilesi ile veya hizmet toplantıları vesilesi ile gidiş-gelişlerim oldu. İlk defa, rehberli ve tafsilatlı bilgilenmek sureti ile yapılan bu ziyaretler çok verimli ve doyurucu oldu... Bir adı ile, "Kostantiniyye", bir adı ile "İslambol", bir başka yeni ismi ile İstanbul... Dünyanın en popüler ve marka şehirlerinden olan İstanbul; içinden nehir değil, deniz geçen muhteşem bir şehir. Napolyon, "Dünya büyük bir ülkeden ibaret olsa, baş şehri mutlaka İstanbul olur." deyişi bunun en önemli işaretidir. Tarih boyunca bu toprak parçasını elde etmek için devletler yoğun gayretler sarf etmişler... İslâmiyet ile müşerref olma iştiyakı ve heyecanı Asr-ı Saadet'te başlamıştı... İki cihan serveri Efendimiz (asm) İstanbul'un Müslümanlar tarafından fethedileceğini, "Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onun askerleri ne güzel askerdir." hadisiyle müjdelediğinden, onun müjdesine nail olmak için müminler asırlarca mücadeleler etmişler. Neticede fetih, Fatih komutasındaki Osmanlı askerlerine nasip olmuştur... Osmanlı'nın temel hedef ve gayesi "i'lâ-yı kelimetullah" olduğu için, şehrin medeniyeti o nizam ile şekillendi... Ayasofya'yı yıkmak yerine, onu ibadet mekânı haline getirme anlayışı bir ideal doğrultusundaydı ve Süleymaniye, Selimiye, Bayezid, Fatih, Çamlıca camileri bu idealin devamlılığı mahiyetini taşıyordu... Bu ilk camilerde Bediüzzaman'ın vaazlarını dinler gibi olduk hayalen... Sekiz taburu bir hitabı ile itaate getirdiğini, biliyoruz. Divan-ı Harb-i Örfî'de paşaların haksız ithamlarına karşı harika müdafaasını, yine o mahkemeden çıkınca "Zalimler için yaşasın cehennem!" diyerek Sultanahmet Camii'ne kadar arkasında büyük bir kalabalık ile yürüdüğünü, Sultan Reşad'ın cülüs merasiminde padişahı hayrette bırakan asil davranışını, 1952 Gençlik Rehberi mahkemesinde yaptığı muhteşem müdafaasını, hayatının son yıllarında İstanbul'daki ziyaretlerini hatırladığımızda İstanbul'un, hizmetler açısından da ne kadar önemli olduğunu bir daha hatırlamış olduk. Topkapı'daki Panorama Müzesi bizi 1453 yılının 29 Mayıs sabahına götürdü adeta... Çamlıca Tepesi'nde