Ragıp Karadayı

Türkiye

"Bütün insanlarkusur, kabahat görmeye odaklanmış gibi!.."

Osmanlı Türkçesinde (ayn-ür rızâ) diye bir mefhum yani kavram var; kusur görmeden muhabbet ile bakan gözler demekmiş. Hepimiz önce hocaya sonra çocuğa baktık daha bir dikkat kesildik derse. Devam etti hocamız anlatmaya:Fert olarak dünyaya doğabilmek için;2 ebeveyne,4 büyük ebeveyne,8 büyük büyük ebeveyne,16 ikinci seviye büyük büyük ebeveyne,32 üçü

Kendimi garip, çekingen,biraz da utangaç görüyordum...

Gözyaşlarımı kimselere göstermeden mescit gibi yapılan odadan çıktık, büyük salona geçtik. Burada tatlı ve meyve ikram edildi. Burayı da ilk defa görüyordum. Erkekler önde hanımlar arkada rahat namaz kılabilecekleri şekildeydi. Huşu ve hudu içinde kıldık elhamdülillah. Bütün kalbimle ve dilim döndüğünce bir duâ ettim ki ağlayarak, içim bir hoş oldu

"Kafamdaki suâlin cevabı bu söylediklerin değil Tanju!.."

"Dünyayı kullanmakla, kalbine sokmak farklı şeyler Jale Hanımcığım! Arife tarif icap etmez. Ne demek istediğimi gayet iyi bilirsin." Tanju:- Daha yaşlandıkça beş bin liralık saatin ve beş liralık saatin de aynı vakti gösterdiğini fark edeceğiz sevgili Jale'm. Beş milyarlık villa da yüz bin liralık gecekondu da aynı yalnızlığı barındırır içinde. Un

Mevlâ görelim neyler Neylerse güzel eyler...

Bu, mübalağalı ifade gibi gelse de aslında Allahü teâlânın hikmetine, ilmine, hükmüne, kuvvet ve kudretine hamd edişimdir benim. - Bir gönül dostuna sormuşlar: "Sevmek mi yorar, sevilmek mi"- O mübarek zat da şöyle cevaplamış: "Allah için değilse ikisi de yorar!"- Burada büyük bir incelik var Tanju Bey. İlkin nefsimiz için olsa da bu evlilik bizi

Susmak bazen asalet, bazen de hakkı teslimiyettir...

Şayet konuştuğunda karşındakini incitmekten korkuyorsan, işte o zaman susmak edebî bir zarafettir. Tanju:- Okuduklarımın birinde de: "Fakir bir köylü kendi imkânlarıyla yetiştirdiği üzümlerden Sevgili Peygamber Efendimize sallallahü aleyhi ve sellem, ikrâm etmek istemiş. Tam olgunlaşmasını beklemeden de birkaç salkım koparıp huzura çıkmış. Efendimi

"Her şeyi bilmek kusurdur, Allah'ıbilmek ise huzur"

Önce ne demek istediğini anlayamadım. Kendi kendime "Her şey bilmek, niçin kusur olacakmış" dedim, çok düşündüm. Sohbetimiz bitecek gibi değildi. Bir ara çok kitap okuduğumdan bahsedince "Neleri okudun" suâli geliverdi, gayet tabii olarak. Ben de aklımda kalan cümlelerden aktardım Tanju Bey'ime. - Nereden başlasam Şöyle bir toparlayayım. Unutmadı

Huzur ve saadet yüklüdür yaz mevsimi...

Yaz müstesnadır. Her çeşitten meyveyi bulduğumuz gibi güzel hisler de yaşatır insana... Benim gibi sizlerin de öyle sevdalandığı, âşık olduğu zamanlar olmuştur mutlaka. O ayaklarımızın yere basmadığı zamanlarda malumunuz, kalbimiz pır pır eder, tarifsiz bir heyecan içinde kabımıza sığmaz, dolup taşardık. Sanki bütün dünyanın huzur dolu saadetlerin

Eski defterleri silerek geldim. Olup bitenleri bilerek geldim.

Çok şey diyecektim demedim, yutkundum. Sadece "GÜL KOKAN; HUZUR ve SAADETİN anahtarı, şehir ve tabiat iç içe..." diye fısıldadım. Sabah güneşinin kızıl huzmeleri, yeniden doğuşun, dirilip ayağa kalkışın, belki de sevgilerin arttığı bir hayatın habercisiydi. Uçsuz bucaksız maviliği, yangın yerine çeviren ve ateş rengine boyayan sabah güneşi, pamuk y

Dizimde bir titreme hissediyor ve gizlemeye çalışıyorum...

Tanju'yu bilmem ama ben huzur ve saadetimden, sevinç gözyaşları döküyordum. Hafif bir titreme geldi, ürperdim. Kamelyanın bitişiğindeki musluğu görünce içimden abdest almak geldi. Üşenmeden kalktım güzel bir abdest aldım, kıbleyi sordum, iki rekât şükür namazı kıldım. Başımı secdeye koydum ağladım. Tanju'yu bilmem ama ben huzur ve saadetimden, sevi

"Buyur evimin sultanı" deyince ikimizin de yüz çizgileri değişti

Korkarak geldiğim bu yerde, tarifsiz bir güzellikle karşılaşmıştım. İçimden "Erzurumlu şoför ne kadar haklıymış..." dedim... Bazen Tanju'dan ayrılıyor, yürüyüş yolundan çıkıp çiçeklerin arasına giriyordum. Etrafı dikkatlice inceliyor, hata kusur bulmaya çalışıyordum aklımca. Nerede Baktıkça hayranlığım artıyordu. Bu mini ormanın bazı yerlerine