Ragıp Karadayı

Türkiye

"Güzel sözde hikmet tesirivardır fakat çabuk unutulur Sultanım!"

"Behlül, bana yine bir ders vermek istiyorsun ama yani öyle garip hareketler yapmadan veremez misin"Tek başıma kaldığım yerden canım sıkılmasın diye etrafımı seyretmeye başladım.Başımı çevirip aşağıya ovaya baktım. Geniş bir düzlük; bazı yerlerde yeşilimsi, bazı yerlerde sarımtırak ve ufuklara doğru mor renklerle dalga dalga alabildiğine uzanıyor,

O eşsiz güzellikleri seyrediyor ve tefekküre doyamıyordum...

Karşımda sessiz akan Dicle Nehri Asırlar boyu aynı ahenk ve sadakat ile başını taştan taşa çalarak koşuyor daha büyük deryalara..."Aklım kifayetsiz kalıyor" diyorum her birini ayrı ayrı düşündükçe. Nasıl kifayetsiz kalmasındı ki Çoğu ağaç benden yaşlı olmasına rağmen her biri tam teslimiyet içerisinde; ne vazife vermişlerse harfiyen o denileni yapı

"Seni burada bulduğuma çok sevindimBehlül..."

"Bana eziyet etmeyen, gıybetimi yapmayan insanlarla oturup sohbet etmek daha hoşuma gidiyor. Bunlar sağ olanlardan daha emin Sultanım!"Behlül:-Ölüler, lisan-ı hâlleriyle diyorlar ki:Şimdi feryat edip inliyoruz: "Ya Rabbi, bizi tekrar dünyaya gönder, hiç günah işlemeyeceğiz, hep ibadet edeceğiz" diye.- Onlara, "Zaten oradan gelmediniz mi" deniliyord

"Ölülerle konuşmayı öğret de geldiğime değsin Behlül!.."

"Onlar öyle merhametliler ki her an herkesle konuşuyorlar zaten. Yalnız duyan kulak, gören göz yokSultan'ım!.."Ölüm, en büyük hakikat olarak hep yanı başımızdaydı. Ahireti kaybetme korkusuyla nefsimizi hesaba çekmemize vesile oluyordu. Ebedî hayatımız için en faydalı, en mühim sondu. Şu veya bu şekilde kendini hissettirmede en mahir olan şey yine ö

Dersten çıktığımdan beri hep nefislemuharebe hâlindeyim!

"Bugün hocam da bu mesele üzerinde durdu. Aklım başımdan gitti, hâlâ kendime gelemedim. Nefis denilen iç düşman hiç boş durmuyor!"Harun Reşid:- Beni de buralara getiren o hâliniz değil mi Behlül- Hüsn-ü teveccühünüz Efendim.- Her iki lakap da sana seçilerek konmuş ve de çok yakışmış karakterine.- Estağfirullah.- Birçok mânâ ihtiva ediyor bence: "Fa

"Behlül" lakabı yakışmış sana...

Tahta kilitsiz kapısı olan kulübemden biri çıktı. "Allah Allah! Bu da kim, benim çilehanemde ve bu saatte ne işi olabilir" dedim, dikkat kesildim. Zeytuni saçı, sakalı uzaktan da olsa parıldıyordu. Belini düzeltmek istiyormuş gibi doğruldu, kimseler yok zannederek serbestçe gerindi. Kolları, ayakları kuvvetli görünüyordu. Elini siper ederek gökyüzü

Çocukların yanından ayrılırken hayatımındersini almıştım!..

"Seni bilmeyen mi var Her gün kabristana gidip dönüyorsun! 'Bu giden var ya! Aklını oynatmış Behlûl Divane'diyorlar."Çocukbana ismimle hitap etti:- Ey Behlül Dânâ Efendim!- Buyur evlat! İsmimi nereden öğrendin- Bilmeyen mi var Her gün kabristana gidip dönüyorsun! "Bu giden var ya! Aklını oynatmış Behlûl Divane" diyorlar. Ha bu oyun oynayan çocuklar

Dokuz on yaşlarında bir çocuk iki gözü iki çeşme ağlıyordu!

"A evladım! Sana ne oldu Bir yerin mi ağrıyor, düştün mü, hasta mısın, seni dövdüler mi ki böyle içten içten gözyaşı döküyorsun"Bir gün yine Şunûziyye Kabristanına giderken sokaklarda çeşitli oyunlar oynayıp eğlenen çocuklar gördüm. O da ne Dokuz on yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir çocuk, oyunlara iştirak etmediği gibi, iki gözü iki çeşme ağl

Kimine göre Hak âşığı, kimine göre deli divanebir kulum...

Kendimden bahsetmek hoşuma gitmese de tanımak isteyenler olabilir düşüncesiyle kısaca izah edeyim. İnsanları merakta bırakmayayım...BİRAZ KENDİMDEN BAHSEDEYİMAnlaşıldı bu iş uzun süreceğe benziyor, biraz kendimden bahsedeyim. Bu dillere destan olmuş Behlûl-i Dânâ denilen meczup da kimdir, necidir, maksadı, derdi nedirPek kendimden bahsetmek hoşuma

"Bakalım Sultan bana yeni vazifeler verecek miydi"

"Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid Sultan'ımın huzuruna çıktım ve yeni bir vazife istedim..."Orada da birkaç ekmek tarttım ve gördüm ki bütün ekmekler, olması lazım gelenden daha fazla geliyor, noksanlık yok. Aynı suâlleri ona da yönelttim.- Hayatından memnun musun- Elhamdülillah! Bana emanet canım sağ, elim ayağım tutuyor, gö