Ragıp Karadayı

Türkiye

Ahir ömrümü düşündükçeaklım başımdan gidiyordu!

Derin uykudan büyük facia ile bir anda uyanmış, korkudan büyümüş gözlerle etrafımı seyreder gibi hep diken üzerindeydim.Onun yani nefsindikenli dal ve budaklarından kurtulmam çok zordu. Bu endişe ile doluydum hep.Solgun ve çaresiz ne zaman biteceğini bilemediğim ömrümün ahirini düşündükçe gözlerim büyüyor, olmayan aklım hepten başımdan gidiyordu. D

Nefsin hile ve desiseleri hiçbir zaman bitmezdi...

Bütün insanların gece ve gündüz hesaba çektikleri, hakkımda çeşitli hükümler verdiği şey ya da beni ben yapan hakikat neydiGözlerim şiş, kirpiklerim yaşlardan diken diken. Nefret ediyorum övülmekten, nefsimin toparlanıp kuvvet bulmasından. Huzur duyuyordum rüzgârdan, sıcakta kavrulmuş fundalıklardan, sessiz sedasız akıp giden nehirden, saf temiz ma

"O meczup hakkında başkaneler biliyorsun.."

"O dünyanın en güzel insanı, müşfik, babacan, çocukla çocuk, büyükle büyük olacak kadar gönül dostu bir zat-ı muhterem!"Behlül Dânâ:- Demek öyle! Sen de onlardan biri! Maşallah bu yaşta büyük ideallerin var! Ben deli mi desem divane mi desem bilemiyorum! Yani öyle aklı başında biri değil! Ne işi olur bir çocuğun bir meczupla- Tövbe de! Harun Reşid

"Herkes dağarcığında olanıverirmiş efendim!.."

"Her anne baba gibi bizimkiler de hep iyiliğimizi düşünür. Zarar göreceğimiz şeylerden uzak durmamızı isterler..."Biri vardı içlerinde, çok farklıydı. Büyük adamlar gibi hareket ediyor, ağır adımlarla yürürken çiçekleri incitmemeye, çimenleri ezmemeye dikkat ediyordu. Biraz ileride papatyalar gördü, tereddüt etmeden o tarafa yürüdü. Etrafta allı, m

Kaderimizde ne vardı, nelerbekliyordu bizleri..

Elimde olmadan bu kaçıncı dalgınlığımdı bilemiyorum Birincide kargalar uyandırmıştı, bu sefer de çocuk sesleriyle kendime geldim."Heyhat Behlül, heyhat! Vade dolup kalp teklediğinde, her şeyi olduğu gibi bırakacaksın. Şunu aklından çıkarma: Sabah oğlak gibi sıçrasan bile akşam kabirdesin Hâlâ uyanmıyorsan yazıklar olsun sana" diyor, kendime kuvvet

"Tövbe de, o nasıl laf evladım"

Oldum olası Dicle vadisini, muhtelif ağaçların bulunduğu bir ormana benzetiyordum.Şiddetli bir ağrıyla uyandım. Bu durumlarda yapılabilecek ilk şeyin yaralı yerin suyla yıkanması olduğunu duymuştum. Kırbayı açtım, yılanın ısırdığıyeri bol suyla yıkadım. Ayağımı kalp hizama kadar çektim bir müddet bekledim. Ağrılarım biraz hafifler gibi olunca da de

Sultanınelinde el yazması bir kitap vardı...

"Bak Behlül! Bir ermiş sabrıyla bekledin. Bekledin; çünkü bir hayatın yitip gitmesine seyirci kalmak seni insan olmak tahtından alıp savururdu"Harun Reşid:- Behlül! Yine vurdun bana, görünmez bir elle!- Estağfirullah Sultan'ım!.Yağmurlardan sonra büyür başak,Sabırla terbiye olur uşak!Sultanımın elinde el yazması bir kitap vardı. Okumam için önce gö

"Uydurulmuş bir hikâye değil Behlül! Bizzat yaşamışlar..."

"Sultan'ım bunları dinleyince kendimden geçiyor, bir hiç olduğumu çok iyi anlıyorum, nefsimden de çok çok nefret ediyorum."Mazimle hemhâl olurken içeri Harun Sultan'ım girdi. Sanki içimi okumuş gibi:- Hazret-i Ömer Efendimiz, radıyallahü anh tebaasını takip ediyor, ben de o yolun yolcusuyum.- Halife olmak kolay mıHazret-i Ömer, halifeliği sırasında

Bu yaşlarda insan deli dolu olur biraz; biz de biliriz...

"Evladım, uzun lafın kısası, dediğim gibi, talebeliğini tam yapacaksın. Hocan da burada şahidim olsun..."Hocam"Bak hele misafirin de varmış" derken, ben hâlâ babamla damdaki adamın arasından çıkamamıştım. İçimden damdakini kastederek:"Çok ayıp ettin, artık iniver be adam! Ne vakittir oradasın ve benim dikkatimi dağıtıyorsun, yeter! Seslendim duymad

Sahip oldukların bir yana,sen ise öbür yana, yanitoprağın altına!

Damdakinin yerinde ben olsam ve oradan düşsem şimdi Ben neler düşünür, neler hissederdim acaba, ölmeme ramak kalaNeticenin nasıl olacağını, tam isabet, kim kestirebilir kiYani Belki senin pek arzuladığın, çokça rüyaların, hayallerin, hedeflerin de henüz bitmemiştir, belki daha çokları da bir köşede bekliyordur; sırf onları yapamadan ölüp gideceğin