Canım ninem hâlimeağlıyor...
Nasıl önümüzü göremiyorduk Gençliğin vermiş olduğu uçarılıkla ne kadar mesut, mutluyduk.
Ona göre; bu yaşta mektep, iş-güç, ev-bark kurmak için verdiğimiz mücadele bizleri mahvediyor, solduruyordu. Huzura, ebedîsaadete uzak ediyordu. Nedense yüzü pembeleşti, büzüşen ince dudakları titredi, kıvrandı, kalbinden acı çektiği aşikârdı, sarardı, soldu iyice. O, bu genç torununa, bu taze fidana acıyordu. Bir deri, bir kemik kalmış ellerini seccadesinin yanlarına dayadı. Hiddetlenmişti;
"Zemherinin soğuğunda bir odada iki çocuk kalamaz oğlum! Hayır hayır!" diye söylenerek ayağa kalkmak isterken koluna girdim, yardım ettim.Ah bizler! Ah!... Nasıl önümüzü göremiyorduk Gençliğin vermiş olduğu uçarılıkla ne kadar mesut, mutluyduk. Ebediyyen hep böyle kalacakmışız gibi düşünüyorduk. Çetin kışları, soğuğu, kurtları, tipi-boranlı havaları aklımıza bile getirmiyorduk. Güneş, kuşlar, yemyeşil tabiat, şırıl şırıl akan billur gibi sular kanımızı kaynatıyor, neşeden neşeye sokuyor, deli ediyordu âdeta. Sabahtan akşama kadar oradan oraya koşturuyor hayatın tadını çıkarıyorduk hep."Şimdi siz olacakları görmüyorsunuz!""!!!"Muhterem nineme bir şey diyemeden ve ne olacağını tam anlayamadan öylece kalakaldım, kayıtsızcaCanım ninem hâlim görüp ağlıyor,Dövünüp kendini helak eyliyor,Haktan korkar tatlı dille söylüyor.Hiç büyüksüz evde hayat olur muEski olsa da bal, bayat olur muÇocuk aklımla çözemediğim birçok problemin altında eziliyordum. Bu yüzden olsa gerek hep düşünceliydim. Daima dış kapının arkasında sakladığım sopamı aldım, bir gölge gibi yavaşça sokağa çıkım. Niçin Bir işim mi vardı Birini mi görecektim Aslında öyle acele edecek işim de yoktu, beklediğim de... Hiç çıkmasam da olurdu ancak çıkmış bulundum. Ayaklarım beni Dilaver Dayıların bahçelerine kadar götürdü. Bir yanımda Mevlüt Ustaların demirci dükkânı, bir yanımda da bahçenin kaba taşla örülmüş duvarı, karşımda kapısı açık Mahmud Dayıların bakkaliyesi görünüyordu. Köylülerin gelip geçtiği harman yerinde öküzleri nallamaya yarayan düzenek yan yatırılmış öylesine duruyordu. Mevlüt Ustaların harman örtmesi epey eskimiş olmalı ki çökmesin diye direklerle takviye edilmiş, desteklenmişti.