Muhalefet, büyükelçilerle daha sık görüşmeli!

Cumhurbaşkanlığının 3 Haziran'da yayınladığı ve İçişleri Bakanlığı üzerinden 81 il valiliğine yolladığı yazıda; tüm kamu kurumlarının, tüm belediyelerin, tüm devlet ve vakıf üniversitelerin, valiliklerin, bakanlıkların, yabancı temsilciliklerin randevu taleplerinde Dışişleri Bakanlığı'ndan görüş alınması istenmiştir. Yazının içeriği net olarak anlaşılana kadar yazı; İstanbul Valiliği tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik büyükelçilerle görüşmesinin yasaklanması gibi sunulmuş ve bu zeminde tartışma köpürtülmüştür. Oysa yazı da yasaklama yoktur. İzin alma ifadesi de geçmemektedir. Yazı, muhalefetin dile getirdiği gibi; bir belediyeye ya da muhalefet partilerinin belediyelerine yönelik de değildir. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İçişleri Bakanlığı'na yolladığı yazıda belediyeler belirtilmeyerek genel olarak, "bakanlarımız ve valilerimiz dahil üst düzey zevattan ve diğer tüm kamu kurum ve kuruluşla yetkilileri" ifadesi kullanılmıştır. Yazıda belirtilmektedir ki; "yurtdışındaki görevli büyükelçi ve diğer mensuplarımızın bulundukları ülkelerdeki görüşme taleplerinin karşılanması da o ülkedeki iç koşullar ve ikili siyasi ilişkilerimiz gibi hususlar ışığında farklılık arz etmektedir." Buna göre bizim de aynı hususları gözetmemiz mütekabiliyet esasına göre şarttır. Bu nedenle de yazı da Dış İşleri Bakanlığı'ndan sadece bilgi, görüş alınması istenmektedir. Bu yazıdan bağımsız olarak son zamanlarda özellikle bazı muhalefet parti liderlerinin büyükelçilerle görüşme trafiğinde artış dikkat çekmektedir. Dikkat çeken bu görüşmelerin sıklığından daha çok kuşkusuz içeriğidir. Esas olan büyükelçi görüşmeleri değil, ne görüşüldüğüdür. Muhalefetteki bir parti liderinin, siyasetçisinin özellikli de NATO müttefiki kabul edilen bir ülkenin hele de ABD büyükelçisini hazır bulmuşken söyleyecek çok şeyi olmalıdır. İktidar olmak isteyen muhalefet partisinin liderinin ilk söyleyeceği şey; iktidar olmaları halinde bu ülkelerden, başta ABD'den neler beklediğidir. Bu kapsamda neler mi söylemelidir Sıralayalım; -Başta NATO müttefikliğini hatırlatarak, terör örgütlerine açık-örtülü verilen desteklerden vazgeçilmesi ısrarla vurgulanmalıdır. -Bu kapsamda özellikle; FETÖ ve PKKPYD-YPG terör örgütlerine doğrudan destek olmaları kabul edilemeyeceği, iktidar olduklarında bu örgütlerle ve siyasi uzantılarıyla çok güçlü mücadele edecekleri vurgulanarak, ABD, Batı ve diğer NATO ülkelerinden müttefik gibi davranmaları, Türkiye'yi hedef almaktan vazgeçmeleri en kararlı biçimde ifade edilmelidir. -Savunma sanayiinde Türkiye'nin milli teknoloji hamlesinin S--400 bahanesiyle köreltilme çabasının ve Türkiye'nin ABD'nin hasımlarıyla yaptırımlar yoluyla mücadele kapsamına alınmasının asla kabul edilemeyeceği kuvvetlice vurgulanmalıdır. - Mavi Vatan stratejinin kimsenin hakkını, hukukunu çiğnemeden, kendi hak ve hukukunu korumak olduğunu kabul etmelerini ve bu karşı hamleler yapmamaları istenmelidir. -Bu çerçevede Türkiye'nin